29 Haziran 2017 Perşembe

Bebekli Safranbolu Gezisi

Sevgili blog okurları geçmiş Ramazan bayramınız mübarek olsun!
Bugün sizlere 2 çocuk ve 2.5 aylık bir bebek ile gittiğimiz günübirlik Safranbolu gezisinden bahsedeceğim. Öncelikle şunu belirteyim ki. Gezgin ruhlu kişiler iseniz sizin gezmenizi ne çocuklar, nede bebek engelleyebilir. Evet normal kişiler gibi öyle her yeri gezemez. Gezme ritminiz neredeyse bir kaplumbağa hızı ile eş değer şekilde olabilir. Ama yinede azda olsa bazı yerleri gezebilirsiniz. Üstelik çocuklar içinde bir değişiklik oluyor...

Bebekli Safranbolu Gezisi

Eşimle birbirimizi gazlayarak bayram tatilinde günü birlik bir gezi olarak Amasra-Safranbolu gezisi yapmaya karar verdik. Bunun içinde bayramın 2. günü sabah 5 de kahvaltı dahi yapmadan yola çıktık. Çocuklar arka koltukta uyurken bizde etrafı izleye izleye Safranbolu'ya gittik. 


Bebekli Safranbolu Gezisi


SAFRANBOLU: Karabük ilinin en büyük ve gelişmiş ilçesidir.
Konumu yaklaşık olarak Ankara'nın 200 km kuzeyinde ve Karadeniz'in 100 km güneyinde... Karabük ilçe merkezinin de 8 km kuzeyinde bulunmaktadır.



Bebekli Safranbolu Gezisi

Ev örneklerine, Beypazarı, Göynük, Odunpazarı gibi Türkiye'nin birçok yerinde rastlanan Klasik Osmanlı kent mimarisini yansıtan tarihî evlerdendir. Bu evler sayesinde 17 Aralık 1994 tarihinden beri Türkiye'de Dünya Miras Listesi'nde yer alan 9 kültürel varlıktan biri olmuş. 
Safranbolu ismini, bölgede yetişen ve nadir bir bitki olan safrandan almış.

Safranbolu coğrafi konumu nedeniyle tarih boyunca idari ve ticari bir merkez olmuş. bir şehirdir ayrıca...
Tarihte Paflagonya olarak adlandırılan bölgede bulunan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış. Türkler tarafından kesin olarak alınışı ise 1196 yılında olmuş.

Safranbolu evleri


Safranbolu evlerinin en büyük özelliği evlerinin 3 katlı olması. Alt kat kiler taşlık olarak geçiyor. 2. kat mutfak olarak kullanılıyor. 3. kat ise en görkemli mekan ve ahşap tavan işçiliği çok muhteşem.

Safranbolu evlerinin özelliklerinden biride camlarının bir birine bakmamasıdır. Komşunun camları ile asla bir birine bakmamaktadır. Evler yapılırken güneşe dönük olması, yönünün merkeze dini ibadethanelere dönük olması, hiç bir komşusunun önünü kapatmaması gibi bir çok faktör hesaplanarak yapılmış, harika ötesi evler...

Bebekli Safranbolu Gezisi

Biz yolculuğumuza çok erken saatlerde başladığımız için sabah 8 de Safranbolu'daydık. Kahvaltı yapmak için girdiğimiz bir kaç mekan henüz daha açık olmadığını görünce bizde Safranbolu evlerini kuş bakışı izlemek için bir seyir tepesi olan Hıdırlık tepesine çıktık. Hıdırlık tepesinin üstünde yer alan kafeden de patatesli ve ıspanaklı gözlemeler sipariş edip, çayla birlikte kahvaltımızı yaptık. Dışarıda 32-33 derece  sıcaklık olmasına rağmen Hıdırlık tepesi püfür püfür esiyordu. Serin ve temiz havada güzel bir karnımızı doyurduktan sonra Hıdırlık tepesinin 4 bir yanından Safranbolu evlerine bakıp, fotoğraflar çektik. Çünkü evlerin sokak aralarından gezip, fotoğraflar çekmek bebek ve çocuklar ile zor olacağı için. Bizde tepeden izledik. Böylece kızım ve oğullarım sıcaktan bunalmadan Hıdırlık tepesinde oynarken bizde bol bol Safranbolu evlerini izleyip, manzaranın keyfini çıkardık.


Bebekli Safranbolu Gezisi

Safranbolu denilince genellikle ilk aklımıza evleri gelir. Ancak Safranbolu evleri dışında Tarihi ve doğal güzellikle olan Turizm açısından Ülkemizin gözde kentlerinden biri. Biz öyle kanyon ve kristal teraslarına gitmeye cesaret edemedik. 'Çocuklar, özellikle kızım biraz daha büyünce yine gider, gezeriz' diye karar aldık. Çünkü bu tarz gezilerde çocukları fazla sıkmayacak şekilde programınızı yapmalısınız. Onlar sıkılınca sizleri bunaltır. Sizde geziden zevk almak yerine iyice bunalır ve sıkılırsınız. O sebepten çocukları da sıkmadan aheste aheste gezdiğimiz zaman onlar sıkılmaz. Doğal olarak onlarda sizi sıkmaz, sizde gezinin tadını çıkara çıkara gezersiniz.

Bebekli Safranbolu Gezisi

Kızım çok huysuz bir bebek olmadığı için beni fazla yormadı. Zaten bende onun tüm ihtiyaçlarını bir sırt çantasına koyup, her gittiğim yerde taşıdım. Bebek arabası içinde rahatça uyudu, emmek istediğinde ise emzirme önlüğü sayesinde hiç ertelemeden her ortamda emzirebildim. Böylece huysuzlanması için bir nedeni de olmadı. Her emdiğinde acele etmeden gazını çıkarana kadar bekleyip, gazını çıkartmaya çalıştım. Altını günlük değişimden daha sık değiştirdim. Hava sıcak birde ıslak bezle bekleyip, pişik olmasın diye düşündüm. Ayrıca sıkıldığı zaman onu oyalayan iki tane abisi ve en sevdiği çıngırakları da sürekli yanımızda olduğu için kızım içinde güzel bir tatil oldu. Araba ile yolculuk yaparken ise paso uyudu. Zaten araba yolculuğunu sevdiğini bildiğimiz için bu tatile cesaret ettik. Yoksa diğer türlü cesaret edemezdik...

Bizim Bebekli günü birlik Safranbolu gezimiz bu şekilde idi. Ancak Safran bolu günü birlik geziden daha fazlasını hak ediyor. En az 2 gününüzü bu şirin şehre ayırın. Böylece doğa güzelliklerini görüp, doğa harikası içinde de bol bol yürüyebilirsiniz.

SAFRANBOLU GEZİSİ kızımla birlikte çıktığımız ilk tatil olarak tarihe geçsin. İlerleyen yıllarda inşallah kızımla birlikte daha nice şehirler, hatta ülkelere gezebileceğiz!

23 Haziran 2017 Cuma

Miray Su 2 Aylık

Can parem, evimin neşe deposu, kusmuklu prensesim bir ay daha büyüdü. Ve 2 aylık oldu!...
Bugün tam tamına 66 günlük olan kızım artık beni görünce, beni tanıdığını bakış ve hareketleri ile değil agu, gugu... gibi sesler çıkarıp, kolları ve ayaklarını hızlı hızlı hareket ederek belli ediyor. Dün rutin 2 aylık kontrolünde kalça ultrason çektirdik. Çok şükür bir problem yoktu. Sürekli tıkanan burnu için okyanus suyu aldık. Kilosu 5.400 kg. boyu ise 58 cm. olmuş. Kızım biraz selvi boylu olacak sanırım.

Miray Su 2 Aylık

Ben yine 2 ayına girince hemen en basitinden bir konsept belirleyip, fotoğrafını çektim. 1 yaşına kadar bu şekilde her ay hemi fotoğrafını çekip, hemide bloğuma o ayın güncesini anlatan yazı yazmayı düşünüyorum. Bakalım sonuna kadar yazabilecek miyim, göreceğiz...

En sevdiği oyuncak. Burada paylaştığım örgü tavşan çıngırağı onu salladığımız zaman ağlıyorsa ağlamayı bırakıp, onu izleyerek gülüyor. Üstelik bıkmadan, usanmadan saatlerce o oyuncağa dalmışlığı dahi var. O oyuncağı örerken bu şekilde çok seveceğini hiç tahmin etmemiştim. Çok güzel bir duygu..
Kucağıma aldığım zaman yine her zaman ki gibi hemen üstüme kusuyor. Onun dışında boynunu artık uzun süre dik tutabiliyor. Yüz üstü yatınca da kafasını kaldırıyor. Ancak uzun tutamıyor hemen kafasını tekrar yan olarak yere bırakıyor. Birde bu hafta sürekli eli ağzında. 'Sanırım emzik istiyor' diye düşünüp, emzik verdim. Ancak bir iki sorup, hemen ağzından dili ile iterek emziği düşürüyor. Bu seferde ağzından düşmesin diye elimle tutunca da hemen midesi bulanıp, öğcüdü... Kızımın cildi hassas olduğu gibi midesi de hassas olacağa benziyor. Yanında yüksek ses ile konuşarak sevilmesinden hoşlanmıyor. İrkilip, hemen ağlıyor. Bende o şekilde seven kişileri (kendisi babası olur) 'Benim kızım narin, onu erkek çocuğu sever gibi sevme' diye uyarıyorum.
Babası demişken; babasının en favori çocuğu kızım oldu. Sanırım halk arasında bir söylenti olan; kız çocuğu babayı, oğlan çocuğu anayı sever sözünün gerçeklik payı var. Yada bizimki bu söze kendini kaptırıp, 'kızım beni daha çok sevecek' diye düşünüyor. Halbuki bilmiyor ki ben kızımı da hiç kaptırmaya niyetim yok. 😂

Bizim evde durumlar şimdilik bu şekilde tüm hayatımızı sanki Miray Su üzerine endekslenmiş gibi onun etrafında pervane şekilde yaşıyoruz, abileri de dahil. Özellikle Efe abisi sanki onu anlıyormuş gibi her fırsatta kulağına yaklaşıp: '' Kardeşim bak burası bizim mutfak, bak bu cici kuşumuz, o damlayı annen ağzına damlatınca tükür, kardeşim seni banyo yaptıracaklar hemen uyu yoksa yaptırırlar, şurup verirken kardeşim ağzını açma, dışarı çıktığımızı zaman kardeşim ağlama yoksa bir daha seni dışarı çıkarmayız, Sen benim sözümü dinlemiyorsun bende sana küstüm'' diyerek ciddi cidi onunla konuşuyor... 😊
Bende onların o şapşik hallerini izleyerek mutlu oluyorum. Çünkü abisi onun kulağına bu cümlelerden kurarken oda sanki gerçekten anlıyormuş gibi ona bakarak, sesler çıkartıyor, hatta güldüğü anlar dahi oluyor. 😆


20 Haziran 2017 Salı

Damla Sakızlı Muhallebi Tarifi

Tatlı ile arası çok iyi olan bir aile olduğumuzu artık söyleme gerek yok, öğrendiniz...
Tatlı olarak şerbetli, sütlü fark etmez her tür tatlıyı çok severiz. Ama özellikle yapımı kolay. lezzeti olay olan tatlıları yapmaya bayılırım. Birde fazla zaman ve emek harcamadan yaptığım tatlı bol bol iltifatlar alıyorsa, değmeyin keyfime...

O sebepten sizlere bugün; benim özellikle kolay tatlı yapmak istediğim zamanlarda başvurduğum bir tatlı çeşidi olan damla sakızlı muhallebi tarifini vermek istiyorum... Geçmişi daha Osmanlı tarihine dayanan bu muhallebiyi özellikle Alaçatıda yemek gerekiyormuş. 
Damla sakızı aroması tatlıyı yediğiniz her kaşıkta hissedeceğiniz için, 'damla sakızı seven herkes denemeli' diye düşünüyorum...

Damla sakızlı muhallebi malzemeleri

  • 4 su bardağı süt
  • 3,5 su bardağı un
  • 125 gram margarin
  • 1 su bardağından 3 karış eksik şeker (siz şeker oranın damak tadınıza göre azaltabilir yada çoğaltabilirsiniz)
  • 2 adet damla sakızı (ben damla sakız aromalı bir tane falım sakız ile de yapıyorum.)
  • 1 paket vanilya

Damla sakızlı muhallebi nasıl yapılır?

Muhallebinizde un kokusu olmasını istemiyorsanız. İlk olarak bir tencereye unu koyup, devamlı karıştırarak unun kokusu çıkana kadar kavurun. Bakın bu püf noktalarından biri unun kokusu çıkana kadar kavrulacak.  Unun rengi tıp ki un helvası gibi dönmeye başlamayacak. O zaman muhallebinizin rengi sarı olur. Buda orijinal damla sakızlı muhallebisi görüntüsünde olmaz. O sebepten unun kokusu çıkmaya başlayınca hemen sütü unun üzerine döküp, çırpma teli ile sürekli karıştırın. Sonrada şekeri ilave edip, karıştırarak damla sakızlı muhallebinin kaynamasını bekleyin. Kaynamaya başladığı zaman. damla sakız, margarin ve vanilyayı da ekleyip, bir 5 dakika kadar daha kaynatıp, ocağın altını kapatın. Sonrada bir mikser yardımı ile sürekli aynı yönde bir 5 dakika kadar çırpın. Buda bir başka püf noktası sakızlı muhallebinin sakız gibi olması için sürekli aynı yönde çırpmalısınız. Böylece damla sakızlı muhallebi kıvam olarakta sakız gibi akışkan olacak. Lezzeti zaten yukarıda da yazdığım için olay, o garanti...

Damla sakızlı muhallebi nasıl yapılır?

Sunum yine sizlere kalmış. Damla sakızlı muhallebiyi benim gibi yazın yapıyorsanız; çilek kiraz gibi yaz meyveleri ile süsleyin. Ki zaten bu tatlıda özellikle yazın serin serin çok güzel giden bir tatlı. Ama yok ben kış vakti senin bu yayınını gördüm ve canım çok fena damla sakızlı muhallebi çekti' derseniz de antep fıstığı, damla çikolata, tarçın yada pasta süsü şekerler il ede süsleyebilirsiniz.

19 Haziran 2017 Pazartesi

2017 Babalar Günü Kutlaması

Facebook sayfasında da yazdığım üzere öğlen olmuş. Ancak çocuklar ne babalarının babalar gününü kutlamış, nede bir hediye almamıştı. Hatta alma girişiminde dahi bulunmamıştılar... Baktım ki olmayacak, en iyisi ben bu işe el atayım diye çocuklara babalarından habersiz ''Kuzular hadin birlikte babanıza yine pasta yapalım mı?'' dedim.
Emir: ''Anne babam oruç, pastayı ne yapacak?''
Ben: İftardan sonra yer.
Emir: Öff anne! Ben pasta yapmak ile uğraşamam. 
Ben: Tamam o zaman pasta alalım. Parasını da ben veririm. Çocuklar kendi paraları ile almış derim. Adamcağızda mutlu olur. 

Çünkü biliyorum ki kocişko herne kadar 'ben öyle özel gün kutlamasını sevmiyorum. Bana sürpriz kutlama yapmasanız da olur' dese de... Oda kendisi için bir şeyler yapılsın. Hediye verilsin mutlu olur. Sahi ya hediye almaktan kim mutlu olmaz ki?

Neyse benim kuzular beni fazla tınlamayıp, dışarıda oyun oynamak için çıktılar. Aradan bir saat sonra eve geldiklerinde ellerinde paketler ile gelip, babalarına paketi 'baba, babalar günün kutlu olsun' diyerek uzattılar. Hediye ve sürpriz kocişkoya yapıldı. Ama yine şaşıran ben oldum. Çünkü çocukların, özellikle Emir'in o umursamaz halini görünce içimden 'acaba babasını çok sevmiyor mu ki?' diye içimden geçirip, üzülmüştüm. (off ya ne kadar kötü düşünce yüklü bir anayım, ben öyle 😔 )

Hediyeleri ise; Emir babasına bir kravat almış. Efe ise bir tane cüzdan almış. Miray mı? oda babasının üzerine bir kusmuk bırakarak, tişörtüne aksesuar taktı. Sonrada 'babama bu hediye az gelir' diyerek hemen peşinden birde kocaman gülümse patlattı. Evin en küçüğü olmasına rağmen en büyük hediyeyi kendisi verdi, haberi yok... 😄

Baktım kuzular mutlu, kocişko mutlu... Bu mutlu anı perçinlemek için kocişkoma iftar için güzel bir sofra kurup, ekler pastadan yaptım. Akşam ezanını beklerken çektiğimiz selfy ile de mutluluğumuzu, ileri ki günlerde hatırlamak için belgeledik.

babalar günü kutlaması


Böylece en mutsuz ve karamsar anlarımızda bu fotoğraflara bakıp, birbirimizi ne kadar çok sevdiğimizi ve birlikte ne kadar mutlu olduğumuzu hatırlayıp, mutlu olacağız...

babalar günü kutlaması



Yine bir özel gün kutlamasını daha geride bıraktık. Öyle ise darısı diğer günlerin başına diyelim ve çıkalım... Haa birde Allah tüm ailenin ocağından mutluluk ve sevgiyi eksik etmesin... (amin)

16 Haziran 2017 Cuma

Acaba Oğlum DEHB Mi?

Anne olmak zaten sürekli bir vicdan azabı ile yaşamak demek. Çocuklarımda gördüğüm her olumsuz davranışlardan kaygılanıp, kendimi suçlarım. ''Acaba ben yeteri kadar ilgilenemediğim için mi böyle oldu? Yada benim yaptığım bir hatalı davranış yüzünden mi?'' diye...

Geçenlerde yazdığım ortaokul öğrencilerinde görülen olumsuz davranışlar yazısından sonra araştırmam sonucu. Çocuğumda dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozuklu (DEHB) olma ihtimali olduğu düşündüm. Tabi bu böyle kendi kendine karar vereceğin bir durum değil. Bu tanıyı koymak için bir uzmana başvurmak gerekiyor. En kısa zamanda da bir uzmana başvurmayı düşünüyorum.

İsterseniz DEHB teşhisi ne? Ben oğlumda bu DEHB bozukluğu olduğundan nasıl şüphelendim? Hep birlikte bir bakalım. Kim bilir belki sizlerde yada çocuklarınızda da dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu vardır. Çünkü bu bozukluk ülkemizde çok yaygın bir durummuş. Ancak çoğu insan DEHB olduğunu dahi bilmeden hayatına devam edermiş. Tabi bu kişiler için hayat ne kadar zor olduğu söylememe gerek yok. O kişiler için zor olduğu gibi o kişiler ile yaşamakta çok zormuş.



DEHB'li çocuklar nasıl olurlar?

1 yaşındayken nasıl olurlar?

''Kolay sinirlenirler, annenin memesine saldırırlar, hava yutarlar; gazlıdırlar, gece sık uyanırlar, kolay rahatlamazlar, gece yarısı oyun isterler ve çok enerjiktirler.'' Oğlumda bu davranışların hepsi vardı. Özellikle gazlı olması ve geceleri sık uyanması en belirgin özelliğiydi. O yüzden her gece Hasta hanenin yolunu aşındırdığımızı bilirim. Tabi ilk çocuk tecrübesiz bir annesin. Çocuğun sürekli ağlaması, hemi de hiç susmadan ağlamasından korkup: ''acaba hasta mı? Bir yerimi ağrıyor diye endişeleniyorsun, doğal olarak...

Okul öncesi dönemde nasıl olurlar?

''Sürekli hareket halindedirler; atlarlar, koşarlar, zıplarlar, çok konuşurlar, isteklerini erteleyemezler, kurallara uymazlar, sıralarını bekleyemezler, bir konu üzerinde uzun süre çalışamazlar, faaliyetleri genelde yarım bırakırlar, arkadaşlarıyla sık sık itişip kakışırlar, az uyurlar ve sakarlıkları nedeniyle sık sık yaralanırlar.'' Yine her yazılanın tamamının yaşadık. Özellikle az uyuma olayı halen yaşamaktayız.

Okulda nasıl olurlar?

''Yaşıtlarıyla aralarında zeka açısından fark yoktur. Akademik performansları istikrarsızdır. Parlak zekalı olan çocuklar dikkatsiz ve dağınık olmalarına rağmen genellikle biraz çaba ile zaman içerisinde bir işi tamamlama yetisine sahiptir.'' İlk okul döneminde öğretmeni ve benim ilgim üzerinde daha fazla olduğu için çalışmalarını ve ödevlerini bir plan program halinde yaptığı için başarılıydı. Hatta çok başarılıydı. Ancak orta öğretime geçince her derse giren farklı öğretmen olduğu için. Öğretmenler ders saatlerinde derse girip, konuyu anlatıp çıktıkları için oğlum dikkatini o derse fazla veremiyor. Hele ki birde sınıfta dikkatini dağıtan bir ses vede hareketlilik varsa o dersten tamamen kopukluk yaşıyor.

Evde ve dışarıda nasıl olurlar?

''Dikkatsizlikleri ve dalgınlıkları nedeniyle kendilerine denileni tam ve doğru şekilde anlamazlar, akabinde istenilmeyen davranış sergileyebilirler. Bu da onlara olumsuz yönde geri dönüş sağlar'' Misal ona bir görev verdiğin zaman o görevi ya tam anlamaz. Yada o görevi bitiremez. Bunu bilinçli olarak yapıyor sansakta aslında bilinçli olarak yaptığından değil. Sadece dikkatini toplayıp, o göreve odaklanamadığı için yapamaz.


DEHB'in etkileri kişiden kişiye farklılık gösterebiliyor. Kendi belirtilerinizin ve çocuklarımızın belirtilerinin nasıl ortaya çıktığını bilmek ve buna göre baş etme stratejileri üretebilmek için kendinizi eğitmeniz çok önemlidir. Çünkü erken teşhis ile bu sorunun üstesinden gelip, geri kalan zamanlarınızı rahat ve huzurlu geçirebilirsiniz.

DEHB'li kişiler geri zekalı yada normal çocuklardan daha az zeki değillerdir. Aksine daha zeki ve üstün zekalı dahi olabilirler.  O yüzden bu tarz kişiler için peşin hükümlü olmayın. Aksine onları anlamaya çalışın...


14 Haziran 2017 Çarşamba

Aranan Ayakkabı Bulundu!

Merhabalar sevgili okurlar, bugün sizlere buradaki yazımda da belirttiğim üzere kızımın 40 ı çıkınca park gezmelerine giderken ayağıma giyebileceğim. Şık, ancak şıklığından daha ziyade rahat bir ayakkabı arayışında olduğumu yazmıştım. Bu posttan sonra birkaç tane babet ve spor tarzı ayakkabı aldım. Her babet ve spor ayakkabı bildiğiniz üzere ayağı rahat ettirmiyor. Bazı ayakkabıların kalıpları standart insan ayağı şeklinde tasarlanmadığı için. Kendi numaran olan ayakkabı dahi ya ayağını sıkıyor, yada ayağını acıtıyor. Sen sanırsın spor ayakkabıları giyince ayağım o ayakkabıların içinde rahat edecek. Ama nerdeee! Bazı ayakkabılar öyle rahatsız ki topuklu ayakkabı giyersen ayağın daha rahat edeceği kesin.

tokideki ses kombin

O sebepten bende ayağım içinde rahat edebilecek, alt tabanı yumuşak,hafif bir ayakkabı arayışında iken. Newchic sitesindeki ayakkabılar hoşuma gitti. Ve oradan bir tane ayakkabı siparişi verdim. Evet sipariş ettim. Ancak hiç ümidim yoktu, itiraf etmek gerekirse. Çünkü deneyerek alınmış bir ayakkabı değil. Görerek, tahmin ederek alıyorsun. Ben bizzat ayağıma giyip, denediğim nice ayakkabıları dahi eve gelince beğenmeyip, aldığıma pişman olmuşluğum çok olmuştur. O yüzden bir 'acabam' vardı...

Ayakkabı yurt dışından geldiği için 3-4 hafta içinde geldi. Gelince ilk olarak tereddüt ederek paketi açtım. Ve içindeki ayakkabıları görünce görüntü olarak beni cezbetti. Bir müddet ayakkabı ile bakıştık. Sonrada ayakkabımı severek giydim. (Evet benim bu tarz cinsliklerim vardır.🙈🙉🙊)


Aranan Ayakkabı Bulundu!

Bir kere şunu söyleyeyim ki. Ayakkabının kalitesi ücretinden fazla... Ayaklarım ayakkabıların içinde öyle rahat ki; Dışarı giyene kadar evde ev ayakkabısı niyetine giydim. Hiç bir şekilde ayağım ayakkabının içinde ne acıdı, nede rahatsız oldu. Ayağımda sanki yok gibiydi...

Ve ilk siftahımı şimdi kızımla parka giderek yapacağım. Salopet eteğimin altına giydim. Nasıl yakışmış mı?
Ben PARKA KAÇAR BYEEE! 🙋


12 Haziran 2017 Pazartesi

Vişneli Yaprak Sarması Tarifi

Vişneli yaprak sarması, Osmanlı mutfağından olan harika bir lezzet. Önce vişnelerin tek
 tek çekirdekleri çıkartılıp, içi hazırlanıyor. Sonrada her asma yaprağı tek tek özenle sarılıyor. Evet yapımı zaman ve emek isteyen bir yemek türü. Ancak lezzeti ve görüntüsü tüm harcanan zaman ve emeği fazlası ile çıkartıyor.

Özellikle o vişnenin verdiği hafif mayhoşum su aroması damağa hoş bir tat bırakıyor. Mayhoşlu tatları seven herkesin sevebileceği lezzette bir yaprak sarması. O sebepten herkese tavsiye ederim. Bence sizlerde iftara henüz vakit varken vişneli yaprak sarmasından yapıp, bu lezzeti deneyin....

Vişneli Yaprak Sarması Tarifi

Vişneli yaprak sarması malzemeleri

  • Yarım kilo asma yaprağı
  • 2 su bardağı pirinç
  • 1 su bardağı çekirdeği çıkarılmış vişne
  • 1 adet soğan
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu
  • 1 çorba kaşığı şeker
  • 2 yemek kaşığı nane
  • 1 çay kaşığı tarçın
  • 2 tatlı kaşığı tuz
  • 1 su bardağı zeytin yağı yarısı üzeri için.
  • 1 su bardağı vişne suyu
  • 1 su bardağı su

Vişneli yaprak sarması nasıl yapılır?

Asma yaprağını salamura kullanıyorsanız suda bekletmeniz kafi. Ama yapraklarınız taze ise kaynar suda 1-2 taşım kaynatmanız gerekiyor. Sonrada suyu süzüp, soğumaya bırakın.
Sonrada iç malzemeleri için gerekli olan soğanı ince ince doğrayın. Pirinci bol suda yıkayıp, süzün. 
Sonrada bir tencere içine zeytin yağı koyup, ısıtın. İnce ince doğradığınız soğanları ekleyip, kavurun. Soğanlar pembeleşince içine pirinçleri ekleyip, onun üstüne de toz şeker ve limon suyunu da ekleyin. Ve devamlı karıştırarak pirinçler şeffaf oluncaya kadar kavurmaya devam edin.

Vişneli Yaprak Sarması Tarifi

En sonunda çekirdekleri çıkartılmış vişneleri, vişne suyunu ve suyu ilave edip, kapağı kapatılıp, kısık ateşte suyunu çektirin. Ocağın altını kapattıktan sonra tarçın, tuz, nane ekleyip, karıştırın. Sonrada kapağını tekrar kapatıp, dinlenmeye bırakın.

Biraz dinlenip, demlenen iç harç ve suyu süzülen asma yaprağı yanına alınıp, tek tek sigara böreği sarar gibi asma yapraklarını içine hazırladığınız harçtan biraz koyup sarın.

Tüm asma yapraklarını sardıktan sonra derin bir tencerenin en altına asma yaprağı serip, onun üstüne de fotoğraflarda gördüğünüz gibi sarmaları dizin. (Yada benim zeytin yağlı yaprak sarması tarifimde verdiğim gibi düdüklü tencereye dik olarak dizip, pişirin.)

Vişneli Yaprak Sarması Tarifi


Sarmaları dizerken aralarına çekirdekli vişnelerden serpiştirin. Tüm yaprakları dizdikten sonra en üste biraz tuz ve zeytin yağı gezdirin. Sonrada en altına yaptığınız gibi asma yaprağı serip, sarmanın üzerini kapatın. Ve ağırlık olması maksadı ile porselen tabağı koyup, kapağını kapatın. ilk olarak harlı ateşte daha sonrada kısık ateşte yavaş yavaş pişirilir. Pişme esnasında pişip, pişmediğine bir sarma alıp tadarak bakın. Hatta ara ara 2 defa biber bardak sıcak su ekleyin. Pişme işlemi bittikten sonra ocağın altını kapatıp, tencere içinde soğumaya bırakın. Sonrada ister soğuk, isterseniz de ılık olarak servis yapıp, afiyetle yiyin...

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun...


8 Haziran 2017 Perşembe

Yeni Doğan Bebeklerde Yaşanan Köprücük Kemiği Kırığı Ve Tedavisi

Annelik duygusu bebeğinizi karnınızda hissettiğiniz o ilk gün oluşuyor. 9 ay karnınızda çok değerli bir varlık olduğunu bilip, oturuş-kalkış hatta yürüyüşünüz dahi değişiyor. Nedeni ise çok açık 'ona bir zarar vermeyeyim...'
Bebeğini çok hassas şekilde taşırken, rutin kontrollerde dahi en ufak bir değerin yükselmesi yada düşmesinde çok büyük sarsılıp, panik oluruz.
Ve o kutlu gün, karnında bağ kurduğun yavruna kavuşma günü...
Nihayet 40 hafta hayalini kurduğun senin bir parçan olan yavruna kavuşmuş ve kokusunu doya doya içine çekebilirken. Birde öğrenirsin ki. Doğum sırasında bebeğine zarar verilmiş köprücük kemiği kırılmış!.. Zaten lohusa olduğun için buluttan nem kapar halde iken, bebeğinin köprücük kemiği kırılmış. Üstelik bu kırık doğum doktorun yüzünden olduğunu öğrenince, resmen üstünden koca bir kova kaynar su dökülmüş gibi acı hisseder ve ne yapacağını şaşırır. Evde matem havası estirirsin. 9 ay ona bir zarar gelmesin diye nerde ise yan yatıp, uymayı dahi kendine yasaklarken. Bebeğin, doktorunun hatası yüzünden köprücük kemiği kırılmış...Ben bu duygularla kah doktoruma kızıyor, kah kendime kızarken, aklımı nerde ise kaybetmiş durumda idim. Olaylardan benim kadar etkilenmeyen eşim. Evimizde tek aklı selim insan olarak köprücük kemiği kırığı araştırmasına girmiş. Ve öğrenmiş ki fazla büyütülmemesi gereken bir kırık olduğunu. Tabi sen bunu gel de taze anne olmuş, lohusa kafalı bir anneye anlat...

Yeni Doğan Bebeklerde Yaşanan Köprücük Kemiği Kırığı Ve Tedavisi

Doğumda yaralanma neden olur?

Normal doğumlarda bu tarz yaralanmalar. Her 1000 çocuktan 5'inin başına gelebilen bir olaymış. Nedenleri ise: Bebeğin kilo olarak büyük olması sebebi ile rahimin bebeğe dar geldiği durumlarda bebek oksijensiz kalmasın diye bebeğin köprücük kemiğini kırıp rahimden çıkarırlarmış. Çünkü bebek oksijensiz kaldığı zaman ya ölür yada beyin özürlü olma riski olduğu için.

Doğumda nasıl yaralanmalar olur?

Kafa şişme,kafa tasında kan birikmesi, kafa tası kırıkları, köprücük kemiği kırılması, burun kemiği kırılması, eklem zedelenmeleri gibi... yaralanmalar oluşurmuş. Bu yaralanmalar bir hekim kontrolünde tutulup, kolaylıkla atlatılabilen yaralanmalarmış. Ben diğer yaralanmaları bilmiyorum ancak 50 gün önce yaptığım doğumda o 1000 çocuktan 5'inin arasına kızımın sağ omuzundaki köprücük kemiği kırılması sebebi ile girdim. Şimdi de sizlere neler yaşadığımızı ve süreci nasıl atlattığımı kısaca anlatmak istiyorum.

Köprücük kemiği kırığı olduğu nasıl anlaşıldı?

Kızım 17 Nisanda dünyaya gözlerini açtı. Gece doğum yaptığım için  geniş yelpazeli bir bebek doktoru kontrolü yapılmamış. Ancak öyle kaygılanacak bir durum olmadığı için kızım ile birlikte doğumhaneden odamıza getirildik. Çok şükür en korktuğum olaydan, doğum olayından kurtulmuştum. Artık derin bir nefes alıp, içten bir 'ohhh!' çekebilirdim. Ve çektim de....

Halbuki nereden bilirdim ki sabah gelen çocuk doktoru kontrolünde alacağım bir haber ile sevincim kursağımda kalacağını. Sabah doktor muayenesinde bebeğimin röntgeninin çekilmesi gerektiğini söyledi. Ben 'neden?' diye sorduğumda ise 'Korkulacak bir durum yok. Sadece bir şeyden şüphelendim. Emin olmak için' dedi. Tabi ben yine her doğum yaptığımda yaşadığım aykü düşüklüğü yaşadığımdan olsa gerek şüphelendiği şeyin ne olduğunu dahi sormak aklıma gelmedi. Ve aklıma hiçbir şekilde kötü düşünce gelmeden bir teknisyen ile gidip, kızımın röntgenini çektirdim. 

Sonuç çocuk doktoruna gidince; doktor kızımın sağ omuzundaki kırıktan emin olmuş ve 'birde fizik tedavi doktoru görsün' diye not düşmüş. Fizik tedavi doktoru o gün yoğun olduğu için bizim odaya gelememiş. Ertesi gün gelen çocuk doktoru ile kızımın omuzundaki köprücük kemiği kırılmasını öğrendim. Ve şok oldum... 

Köprücük kemiği kırığı olan çocuklara ne uygulanmalı?

Aslında hiçbir şey uygulanmıyor. Sadece fizik tedavi doktorunun dediğine göre sağ kolunu göğsüne koyup, o şekilde fazla sıkmadan kundaklanması gerekiyormuş. Tabi birde kıyafeti giydirirken sağ kolundan, çıkartırken de sol kolundan başlanması gerekiyormuş. Henüz çok küçük olduğu için öyle büyük insanlarda yaşanan kırık acısını o hissetmezmiş. Bu söz beni biraz olsun rahatlatmıştı. Çünkü çocukluğunda çeşitli yerleri kırılmış biri olarak kırık acısının ne kadar acı olduğunu çok iyi bildiğim için. 'zavallı yavrumun o acı ile nasıl baş edecek' diye çok korkmuştum.

5 günlük iken ortopediye götürüp, tekrar röntgen ve doktor kontrolü yaptığımızda kırığın halen tutmadığını. Ancak en geç 1 aya tutacağını. Bu tarz kırıklar bebekler için kokulacak bir durum olmadığını öğrendim. Çünkü benim bebeğim sağ kolunu gayet normal şekilde hareket ettirebiliyordu. Bu iyi bir şeymiş. Çünkü bebeğin köprücük kemiği kırılmış. Ancak sinirleri zarar görmemiş. O yüzden evham yapıp, korkmamıza gerek yokmuş. Bebeğimin sinirlerinin zarar görmediğini öğrenip, biraz daha rahatladım. Ama tabi ana yüreği yinede öyle rahat durmuyor. Sürekli korkup, üzülmeye ve içten içe kendini suçlamaya devam ediyordu...

Ve 1 aylıkken yine tekrar kontrole götürünce çekilen röntgen ile gördük ki kemik tutmuş. Çok şükür ki kızım artık kurtulmuş... O gün sanki üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi hafifleyip, eve ağzım kulaklarımda döndüm...

Not: Bu yazıyı yazıp bloğumda bulundurmak istedim. Çünkü. biliyorum ki benim gibi bebeklerinde doğum yaralanması yaşayan analar ilk anda çocukları gibi sorun yaşamış ve bu olayı atlatmış 1. kişi kaleminden dökülmüş yazılar okumak istiyor. Nede olsa damdan düşenin halinden damdan düşen anlarmış. Bunu bildiği için onu en iyi anlayan başka bir annanın başından geçen doğum yaralanma ve iyileşme hikayesini okuyup, öğrenmek istiyor. O sebepten bu yazımda burada dursun. Umarım bir anneye dahi olsa ferahlık verip, rahatlatabilirim...

6 Haziran 2017 Salı

Közlenmiş Patlıcan Mezesi Tarifi

Patlıcan, yaz aylarının en çok tüketilen sebzesi arasındadır. Girdiği her yemeğe lezzet katan patlıcanın közlenmesi en sevdiğim halidir. Bugün sizlere muhteşem bir lezzet olan közlenmiş patlıcan mezesi tarifini vereceğim. Evdeki malzemeler ile kolaylıkla yapabileceğiniz meze, sofranıza renk ve lezzet katacaktır. Üstelik bu malzemeleri çiğden közlenmiş patlıcanlar ile karıştırırsanız közlenmiş patlıcan salatası yapmış olursunuz. Pişirirken içine biraz su ekleyip, biraz sulu halde pişirirseniz közlenmiş patlıcan yemeği yapmış olursunuz. Diğer 2 halde de lezzetli olan közlenmiş patlıcanı ben bugün mezesinin tarifini paylaşacağım.

Özellikle ana yemeği et olan menünüze közlenmiş patlıcan mezesini de ekleyin. Çünkü gerçekten de çok yakışıyor.

Közlenmiş Patlıcan Mezesi Tarifi
.

Közlenmiş patlıcan mezesi malzemeleri

  • 2 adet orta boy patlıcan
  • 2-3 adet sivri biber
  • 1 adet domates
  • 1 adet kuru soğan
  • 2 çorba kaşığı zeytin yağı
  • Bir tutam tuz
  • Toz kırmızı biber
  • Pul kırmızı biber
  • 1 diş sarımsak

Közlenmiş patlıcan mezesi nasıl yapılır?

Patlıcanları ilk olarak közmatik yada benim gibi anam babam usulü ocakta közleyin. Daha sonrada kabuklarını soyup, bir tahta üzerinde ince ince kıyın.

Közlenmiş patlıcan mezesi nasıl yapılır?

Patlıcanları közleme işlemini bitirdikten sonra son işlem olarak geniş bir tava içine zeytin yağını koyup biraz kızdırın. Yağ ocakta kızdıktan sonra küp küp doğradığınız soğanları ekleyip, kavruklayın.

Soğanlar kavrulduktan sonra yine ince ince doğradığınız biberleri soğanların içine ekleyip, biberle yumuşayana kadar karıştırarak kavurun. Biberlerde kavrulduktan sonra küp küp doğranmış domatesleri de ekleyip, domatesler suyunu salıp sonra çekene kadar pişirin. (Buraya kadar tıp ki melemen yapar gibi fark ettiyseniz.) 

Közlenmiş patlıcan mezesi nasıl yapılır?

Şimdi de közleyip, ince ince kıydığınız közlenmiş patlıcanları da ekleyip karıştırarak kavruklamaya devam edin. en son sarımsak, tuz ve baharatlarını da ekleyip 1-2 dakika daha kavurduktan sonra ocağın altını kapatın.

Közlenmiş Patlıcan Mezesi Tarifi

Közlenmiş patlıcan mezesini fazla yapmak isterseniz malzemeleri 2 katına çıkartarak çoğaltabilirsiniz. Bu mezeyi ana yemeğin yanında soğuk olarak tüketin...

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun...

2 Haziran 2017 Cuma

Fellah Köftesi Tarifi

Merhabalar arkadaşlar. Ramazan ayınız mübarek olsun. Bu ayda tuttuğunuz oruç ve ibadetleriniz kabul olur inşallah...

Bulgurlu lezzetlere bayıldığımızı, verdiğim her bulgurlu tariflerde bildirmiştim. O yüzden sözü fazla uzatmadan hemen sizlere, yine bulgurdan yapılan bir başka lezzet olan fellah köftesi tarifini paylaşmak istiyorum.

Fellah köftesini, Ramazan 3. günü yine yaptım. O akşam tüm yaptığım fellah köftesi sofraya gelmesi ile bitmesi bir oldu. :) Eeee size daha önceden de demiştim. Bulgurlu köftelere bayıldığımızı! 😋



Fellah Köftesi Nasıl Yapılır?


Fellah Köftesi Malzemeleri


  • 1 su bardağı ince kısırlık bulgur
  • Yarım su bardağı irmik
  • Bir buçuk su bardağı su
  • 1 adet yumurta
  • Yarım su bardağı un
  • Yeteri kadar tuz, karabiber, kimyon, kırmızı pul biber


Sos Malzemeleri:


  • 3 adet domates
  • 6 diş sarımsak
  • yarım su bardağı zeytin yağı
  • 1 çorba kaşığı salça
  • 2 çorba kaşığı nar ekşisi
  • Yeteri kadar kuru nane ve kırmızı pul biber


Üzeri İçin:

  • Maydanoz 

Fellah Köftesi Nasıl Yapılır?


İlk olarak bulgur ve irmiği bir kaba koyun. Onun üzerine de ısıtıcıda kaynattığınız sıcak suyu döküp. Üzerini kapatın.  Soğuduktan sonra içine, yumurta ve baharatları ilave edip yoğurmaya başlayın. En az 20 dakika yoğurun. Un gerekirse ilave edin.

Fellah Köftesi Nasıl Yapılır?


Yoğurma işlemini bitirdikten sonra harcınızdan ufak parçalar koparın ve yuvarlayıp, serçe parmağımızla ortasına bastırıp delik açın. (Yukarıdaki fotoğrafta nasıl şekil olduğu gözüküyor.) Bu yöntemle tüm harcı yapın. Şekil verirken ara sıra elinizi su ile ıslatın ki, elinize yapışma yapmasın. Böylece köftelerin şekillerini daha kolay yapmış olursunuz.

Geniş bir tencereye bolca su,yeteri kadar tuz ve köftelerin dağılmaması için de bir kaç damla limon suyu ekleyip, kaynatın. Kaynayan suyun içine Fellah köftelerinizi atın ve köfteler suyun yüzüne çıkana kadar haşlayın.. Haşlanan köfteleri suyun içinden delikli bir kevgirle alın ve servis tabağına koyun.

Sosu için; bir tencereye zeytin yağını koyun, içine ince kıyım doğranmış sarımsağı atıp 1-2 çevirdikten sonra rende domates ve diğer malzemeleri ekleyip kavurun. Servis tabağındaki Fellah köftelerin üzerine gezdirerek dökelim.Ve ince kıyılmış bol maydanoz serpin.

Fellah Köftesi Nasıl Yapılır?

Bence iftar için henüz vakit varken hemen mutfağa gidip, bu tarifi yapın. Özellikle akşama iftar için misafirleri gelecek olanlar, sizler kesin yapın. Davet sofrasına çok yakışan bir lezzet fellah köftesi...

Fellah köftesini yapıp, sofraya koyduğunuz zaman sofranız daha bir iştah açıcı olur. Çünkü gözler hemen bu köfteye kayacak ve görenlerin ağzının suyu akacağı garantili...

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun...