30 Aralık 2015 Çarşamba

Çocukça bir etkinlik

Merhabalar arkadaşlar, bugün sizlerle birlikte çok eski yıllara; yaklaşık 9-10 yaşlara gitmek istiyorum. O yıllarda ilk okula giderken öğretmenimiz, tüm sınıfın ismini tek tek bir kağıda yazar, katlar ve  bir kavanoza koyardı. Sonrada hepimiz tek tek o kavanozdaki isimlerimizin yazılı kağıttan birer tane çekerdik. Kavanozdan çektiğimiz kağıtta yazan kişiye hediye almamız gerekiyordu. O kağıtta yazan isimler bazen en sinir olduğumuz kişilerin ismi; ya da o senelerde iyi anlaşamadığımız kişilerin ismi de çıkardı. Ama kurala göre çıkan kağıdı kimseye göstermeyeceğiz vede hiçbir şekilde değişiklik yapmadan o yazan kişiye hediye alacaktık.

O kuradan sonra kağıtta yazan arkadaşımıza ne alacağımızı kara kara düşünürken; bir yandan da 'acaba benim ismim kime çıktı. O çıkan kişi bana ne hediye alacak' diyede heyecanlanırdık. Ta bi o yıllarda öyle masum vede temizdik ki şimdilerde düşündüğümüz gibi... Yok efendim biz Hristiyanmıyızda, arkadaşımıza hediye alacağız\ Yok efendim onlar neden bizim bayramımızı kutlamıyorda biz neden onların bayramını kutlayacağız gibi... Şeyler düşünmez; hatta bilmezdik bile...

Sonra bizler büyüdük... Bedenlerimiz büyüdüğü gibi aklımızda büyüdü(?) ve kirlendi. Peygamber Efendimiz tarafından sünnet olan hediyeleşmeye dahi kötü gözle bakmaya baktık. Birbirlerine hediye veren kişilere öyle bir çekmiren yazılar yazdık ki; sanal alemde dahi olsa ağızlarımızdan çıkan salyallar ortalarda gözükür oldu. Öyle birbirlerimize haraketler ve beddualar yaptık ki bazen okuyan kişiler dahi o beddua ve hakaretlerden korktu. Oysaki bizim dinimiz anlayış ve sevgiyi simgeleyen dinlerin en güzel dini değil miydi...

Bu yazımdan sakın beni yılbaşı kutluyor diye yargılamayın. Zira ben yılbaşı için çam ağacıdır, Noel babadır, gibi unsurlar ile evimi ne süsler nede kutlarım. Ama bu şekilde düşünüp, kutlayan kişilere de hakaret etmem... Çünkü bilirim ki herkesin aklı kendine. Kimse bana fikrimi sormadığı sürece bende fikrimi; hele ki hakaret eder şekilde söylemem...

Dün akşam Emir'in öğretmeni bizim ilk okul senelerinde yaptığımız yöntem ile (kura ile) hediyeleşme etkinliği düzenlemiş. Emir eve gelince: ''Anne Nursima arkadaşıma bir hediye almam lazım'' dedi.

Ben: Tamam oğlum alırız. Ne almayı düşünüyorsun? diye sorarken...

Eşim hemen ''Biz Hristiyan mıyız da hediyeleşme yapıyoruz. Git öğretmenine biz yılbaşı kutlamıyoruz de'' dedi...

Çocuk babasının bu sözünden sonra hemen üzüldü ve ''ama baba ben o arkadaşıma hediye almasam; ama başka biri bana hediye alırsa o zaman ne olacak. Bana verilen hediyeyi almamak ve benim hediye vermediğim arkadaşa ayıp olmaz mı? dedi...

Şöyle bir düşünüce çocuğa ben hemen hak verdim. Ve eşime bir kaş göz işareti yapıp. ''Tamam oğlum alırız. Sen üzülme. Hem zaten hediyeleşmek sünnet. Sen yılbaşı için hediye almıyorsun ki; sınıfta bir etkinliğe katıldığın için hediye alıyorsun'' dedim...

Bilmiyorum yanlış mı? Yoksa doğru mu düşünüyorum. Ama bana göre bu gibi durumlarda çocuklarımıza işin doğrusunu düzgün şekilde anlatıp, daha sonrada onları serbest bırakmak gerektiğini düşünüyorum. Yoksa diğer türlü oğlum sınıfta -bu şekilde arkadaşına hediye vermese ve ona verilen hediyeyi almasa- rezil olduğunu düşünecek. Ve içten içe belkide bize kızacaktı...


Bugün oğlumla birlikte arkadaşına küçük ve tatlı bir hediye alıp, paketledik. Oğlumun yüzünde güller açar şekilde hediye paketini eline alıp, çantasına koydu... Sonrada boynuma sarılıp, yanağıma kocaman bir öpücük kondurduktan sonrada bana ''anne çok teşekkür ederim'' dedi...

Bence bir annenin duymak istediği en güzel sözcük. Oğlunun gözleri ışıl ışılken ona teşekkür etmesi... Yoksa yanılıyor muyum?


Hoşça kalın.

25 Aralık 2015 Cuma

Haşhaşlı Revani Tarifi

Hayırlı Cumalar arkadaşlar....

Bugün sizlere Şerbetli ve çok lezzetli bir tatlı tarif olan Haşhaşlı revani tarifini vereceğim. Bu tatlı özellikle davet sofralarınızda -tatlı olarak- yer alırsa; lezzeti kadar görüntüsü ile de misafirlerinizi kendinize hayran bırakabilirsiniz. Benden söylemesi ;)

Haşhaşlı Revani Tarifi



İsterseniz hemen tarife geçelim de bu hafta sonu evinize gelecek olan misafirinizin için hemen yapın. Bu arada kış geceleri uzun olduğu için; sakin 'şimdi bu tatlının kalorisini kim eritecek?' diye düşünmeyin. Nede olsa yatana kadar siz o kaloriyi çoktan eritirsiniz.

Haşhaşlı revani malzemeleri

  • 3 adet yumurta,
  • 1 su bardağı toz şeker,
  • 1 su bardağı haşhaş,
  • 1 su bardağı irmik,
  • 1 su bardağı süt,
  • 1 su bardağı sıvı yağı,
  • 1,5 su bardağı un,
  • 2 paket vanilin,
  • 1 paket kabartma tozu.

Haşhaşlı revani  şerbeti

  • 2,5 su bardağı toz şeker,
  • 3 su bardağı su,
  • 1 tatlı kaşığı limon suyu,

Haşhaşlı revani nasıl yapılır?

Tüm malzemeleri, tarifi yapmadan 1 saat kadar önce hazırlayıp, oda sıcaklığında bekletin. 
 İlk olarak şerbetini hazırlayıp, bir kenarda soğutun. Çünkü burada bir başka püf nokta ise şerbetin soğuk, kekin sıcak olması gerekiyor.

Haşhaşlı revani nasıl yapılır?

Şerbet için; su ve şekeri derin bir tencereye koyup, kaynatın.  Bir beş dakika kadar kaynattıktan sonra limon suyunu ekleyip, bir iki karıştırın sonra ocaktan alıp, soğumaya bırakın.

Şerbet bir kenarda soğurken sizde oda sıcaklığında bekleyen yumurta ve şekeri bir mikser yardımı ile çırpın. Sonrada süt ve sıvı yağını da ekleyip, çırpmaya devam edin. En sonunda katı malzemeler olan irmik, un ve haşhaşı da ekleyip, karıştırın.

Hamur normal kek kıvamında olmalı. En son kabartma tozu ve vanilyayı ekledikten sonra; normal fırın tepsisi yada bir bor camın alt tarafını yağlayıp, kek karışımı dökün.

180 derecede önceden ısıtılmış fırında yaklaşık 25-30 dakika kadar pişirin. Pişip\pişmediğini aynı kek yöntemi gibi çıkarmadan önce bir kürdan ile kontrol edebilirsin.

Kek piştikten sonra fırından çıkarıp, ilk sıcaklığının geçmesini bekleyin. Daha sonrada önceden kaynatıp, soğuttuğunuz şerbeti bir kepçe yardımı ile her tarafına eşit gelecek şekilde dökün. Sonrada ilk yarın saat tezgahta bir saat kadarda buzdolabında bekletin. Sonrada servis yapın...

Haşhaşlı revani nasıl yapılır?


Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun!...
Hoşça kalın.


24 Aralık 2015 Perşembe

3 idiots film yorumu

Selamun Aleyküm arkadaşlar; bugün sizlere yine çocuklar ile birlikte izlediğimiz filmlerden biri olan; bir filmi paylaşacağım. Aslında bu filmi de izleyeli çok oldu. Çünkü şu sıralar Emir'in sınavları. Efe'nin de okumaya geçmesi; sebebi ile pek film izleyemiyoruz. Onun yerine ders çalışma ve ödev yapma aralarında hep birlikte aktiviteler yapıp, oyunlar oynuyoruz. Bu arada inşallah son zamanlarda birlikte zevk olarak oynadığımız oyunları da burada paylaşacağım....

3 idiots\ 3 ahmak filmi


3 idiots film yorumu

3 saatlik bir Hint filmi. Hint filmlerinde eğitici ve sosyal mesajları çok güzel işlediği için. Çocuklar için çok güzel bir tercih olabilir diye düşündüm; ancak saat dilimi çocuklar için uzun gelir diye düşündüğüm için sürekli erteliyordum. En sonunda ödevler yapılmış, birlikte oyunlarda oynandığı bir anda Emir: ''anne sen bize mısır patlatta hep birlikte bir film izleyelim mi?'' sorusundan sonra ilk aklıma bu film geldiği için hemen açtım. İyi ki de açmışım.

Çünkü film çok güzel. İnsan bu filmi izlerken zaman kavramını unutuyor. Hatta film bittikten sonra 'ne çabuk 3 saat doldu' diye. Hemen bir saate bakma ihtiyacı hissediyor.

3 İdiots Filmin konusu


3 idiots film yorumu


Hindistan'ın en iyi mühendislik okuluna giden öğrencilerin hayatını anlatıyor.Sistemin adeta bir yarış parkuru; öğrencilerin de bir nevi yarış atı olduğu okulda sisteme karşı gelen bir öğrenci ve onun en yakın 2 arkadaşını izleyeceksiniz. Bu 3 kafadarın hayattan ne istedikleri, başlarından geçenler aktarılmış.

Filmin baş kahramanı Rancho gerek hocaları ile gerekse üniversitenin sektörü ile sık sık karşı karşıya geliyor. En yakın iki arkadaşı olan Farhan ve Raju da arkadaşı Rancho ile aynı yolu izlemekte. Birde Chatur adında üniversiteyi 1. lik ile bitirmek için elinden gelen her şeyi yapan bir öğrenci var. Bu öğrenci rektöründe en çok sevdiği öğrenci; ancak Rancho'yu bir türlü geçemiyor. Zaten filmin başı da bu ikili arasında ki rekabet ile başlıyor.

Filmin baş kahramanın savunduğu düşünce ezber yapmak yerine öğrenmek. Birde herkes sevdiği işi yapsın düşüncesi var. Aslında bu film hakkında yazılacak daha çok şey var. Çünkü filmde hayatın içinden bir sürü konular yer almakta; Şuanda aklıma gelenler ise...

- Bir kere arkadaşlık ilişkisi işlenmiş,
- Eğitim sisteminin ezber üzerine kurulmuş olması işlenmiş
- Kariyer planları işlenmiş
- Aşk ve kalbini sesini dinleme var,
- Sevdiğin işi yapmak var,
- VEEE Çağımızın en büyük sorunu olan sevgisizlik sorunu işlenmiş.....


Bence bu film dinleyerek ya da okuyarak öğrenilmez; ancak izlenir. İzlemeyen kişiler varsa hiç vakit kaybetmeden hemen izlesin!...

Hoşça kalın.


22 Aralık 2015 Salı

Kozalak mantısı tarifi

Selamun Aleyküm arkadaşlar; öncelikle bugün mübarek birgün olan mevlit kandilini tüm müslüman aleminin kutlar ve dualarında -aciz bir kul olan- bana da yer vermenizi rica ederim.

Bugün sizlere ailecek yenilen bir akşam yemeği menüsüne çok yakışan bir tarifi vermek için karşınıza geçtim. Ben bu tarifi özellikle kozalak mantısı olarak bilindiği için kışın yapmayı tercih ediyorum. Bazı kitapları mevsimine göre ayırdığımı yazmıştım ya hani. İşte bazı yemekleri de aynen yaz ve kış yemekleri olarak ayırt ederim. Sanırım buda bana has tipik bir takıntı olsa gerek :D




Kozalak mantısı görüntü olarak sigara böreğine benziyor; ancak içi boş oluşu ve sarma şekli olarak sigara böreğinden daha farklı. İsterseniz daha fazla uzatmadan hemen tarife geçelim de; henüz vakit varken sizde bir koşu yufkacı ve kasaba gidip; hazır yufka ve kıyma alıp,yapın. Bu akşam ailecek bir ziyafet bence hiçte fena olmaz...

Kozalak mantısı malzemeleri


  • 2 yufka
  • 200 gram kıyma
  • 1 küçük soğan
  • 1 tatlı kaşığı salça
  • Karabiber, tuz
  • Kızartmak için sıvı yağ
  • 1 yemek kaşığı salça
  • Yoğurt
  • Sarımsak

Kozalak mantısı nasıl yapılır?


İki yufkayı üst üste serip, üçgen şeklinde 12 parçaya kesin.. Daha sonra her bir parçayı bir pipet yardımıyla fotoğraftaki gibi kalın yerinden başlayarak sarıp ucunu ıslatarak kapatan ki pişirirken açılmasın. Sardıktan sonra pipetten iterek, çıkartın.Tüm parçalara aynı işlemi uygulayın.

Küçük kozalak şekilli börekleri bol kızgın yağda kızartın. Sonrada bir köşede yemeklik doğranan soğanınızı yağda rengini döndürüp kıyma, 1 tatlı kaşığı salça ve istediğiniz baharatları ilave ederek kavurun.  Mantılarınızın üzerine ister sarımsaklı ister sade yoğurt, kıymalı harcımızı dökerek servis edin.


Ben sarımsaklı yoğurdu üzerine dökmek yerine yuvarlak bir kaseye koyup, ortasına koydum. Böylece yoğurtlu yemek isteyen ortadaki kaseden alıp, yedi. Yoğurtsuz yemek isteyenler ise yoğurtsuz olarak yedi; çünkü benim evde sarımsaklı yoğurt sevmeyen bir çocuk olduğu için. Bence bu şekilde de farklı bir sunum alternatifi oldu. Siz istediğiniz şekilde sunum yapabilirsiniz.

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun....

Hoşça kalın.

Not: Bloğumun yeni temasını nasıl buldunuz? 

17 Aralık 2015 Perşembe

Bu botlar benim olsun

Kış mevsiminde kaban ihtiyacı kadar bot ihtiyacı da olur. Özellikle kışın sürekli dışarı ile işi olanlar için en büyük ihtiyaçlardan biridir.  Bu mevsimde bildiğiniz üzere botların yanına yaklaşılmıyor. Ücret olarak dudak uçurtacak tarzdalar.

Bugün sizler için seçtiğim bu botlar çok şık oldukları gibi. Piyasaya göre çokta uygun ücretliler.

Herne kadar gözüm ince topuklu botlara gitse de kışın karda kışta maazallah ayaklarımız kayıp, düşmeyelim diye. Kalın ve az topuklu botları seçtim. Siyah renkli bilek botu burada


Püskülün modası bu kışta devam etmekte. Yazlık sandaletlerde olduğu gibi kış sezonunda da bot ve çizmelerde de bol bol göreceğe benziyoruz. Bence botlarda da çokta şık duruyor. Püsküllü süet siyah bilek boyu bot ise burada


Botlarda siyah renkten bıkmış olanlar için bir alternatif olan. Gri renkli botlar çok güzel bir seçenektir. Gri süet ince burunlu bilek botu ise burada

  En çok bu bota bayıldım. Şuaralar tamda bu tarzda platform topuklu rahat ve şıklığı bir arada barındıran bir bot almayı düşünüyordum. Bence fiyatı da yine piyasalara göre çok uygun. Sizde benim gibi karda kışta yürürken giymek için bir bot düşünürseniz. Bot burada

Ayyy buda çok güzel. aslına bakarsan bence tüm botlar güzel. İnanın vaktim olsa sitedeki tüm botları buraya ekleyebilirim. Hepsi ayrı bir güzel. Kimisinde püskül detayı kimisinde zımba ve fermuar detayı gibi hepsinde ayrı bir detay var. Benim seçtiklerim genellikle şıklık yanında rahatlığı da bırakmayanlar için yapılmış tercihler. Ama siz yok ben botta olsa platformdan vazgeçmem derseniz de çokta güzel ince sivri topuklu platform botlarda var. En iyisi mi siz tüm botlara sırası ile bir göz gezdirin. Eminim ki sizde tercih yaparken kendinizi kaybedeceksiniz. :)


Hoşça kalın.

16 Aralık 2015 Çarşamba

Küçük mucizeler dükkanı kitabı yorumu

Yazar: Debbıe Macomber

Çeviri: Ozan Aydın

Sayfa Sayısı: 447

Baskı Yılı: 2015

Yayın Evi: Martı yayınları

Küçük mucizeler dükkanı kitabı yorumu

Bazı kitaplar vardır ki sıcak havalarda okunmak yerine soğuk havalarda okunmalı. Çünkü bu kitapları sıcacık evinde batta haniye içinde, buz gibi ellerini ve içini ısıtan; bir yudum dumanı üstünde tavşan kanı çay yudumlarken okunmalı. Küçük mucizeler dükkanı da o tarzda bir kitap. Ben bu kitabı her boş vaktimi kollayarak okudum. Her boş kaldığımda hemen kitap okuma köşeme geçip kitabın büyülü dünyasına daldım.

Debbıe Macomber'in ilk serisi olan küçük mücizeler dükkanı kitabında ki konular bize yabancı değil. Kitaptaki şahıslar günlük hayatımızda o insanlardan en az bir kişi ile karşılaşabileceğiz cinsten kişiler olduğu için. Kitaba hiç yabancı kalmıyorsun. Direk olarak kitabın konusuna kapılıyorsun. Kitap seni öyle bir alıyor ki. Kah suratın beş karış sinirli sinirli kitabı okurken. Kah ağzın kulaklarında sırıtırken kendini yakalarsın. Hatta zaman zaman göz pınarlarında yaşlar dahi oluşuyor.

Küçük mucizeler kitabının İçeriği:


Kitabın baş kahramanı olan:

 Lydia Hoffman; iki defa kansere yakalanıp, kanseri yenmiş bir kadın. Tabi bu süreç 16 yaşından 30 yaşına kadar sürmüş olduğu için. Yaşam ile ölüm çizgisi arasında sıkışmış kalmış bir kadın. Lydia bir gün hayatına yeni bir yön bulmak için bir yumak mutluluk adlı bir ip dükkanı açar. Ve bu dükkanda kurs vermeye karar verir. Bu kursa ise birbirleri ile tamamen ters karakter ve tarzda 3 kadın katılır. Kitapta her kadının kendi içinde yaşadıklarını ayrı ayrı bölümler halinde anlatıyor.

Carol; başarılı bir iş kadını olmasına rağmen çocuk sahibi olma tutkusu için işini bırakan ve bunun için eşiyle birlikte tedavi gören genç bir kadın.

Alix; hippi diye tanımlanabilecek görünümde bir kız olmasına rağmen, ruhunda her zaman saf ve küçük bir çocuğu barındıran, tek başına olduğu hayatta ayakta durmak için çabalayan genç bir bayan.


Jacgueline;
ise bu örgü dükkanının açtığı kursta işi olmayacak cinsten bir kadın. Zengin ve biraz da kendini beğenmiş. Öyle ki biricik oğlu Paul güneyli aksanı olan ve kendisinin aslında hiçte onaylamadığı biri ile evlendi diye içten içe deliren ama oğlunu kaybetmemek için susan bir kadın. Ama iyi bir babaanne olacağını göstermek için bu dükkanda torununa battaniye örüyor.

Debbıe macomber'in küçük mucizeler kitabının içinde umut var, aşk var, dostluk var, aile ilişkileri var, hayal var, tecrübe var, ders almak var, değişik karakterler ve haklı haksız olmasına bakmaksızın onları anlamak var, hoş görü var ve pek çok da hayat hikayesi var. Bu romanın kurgusunu da sevdim, güttüğü amacı da. Gerçek bir hayat hikayesinden başlamış olmasını da. Açıkçası serinin diğer kitaplarını da merak etmiyor değilim. En kısa zamanda inşallah diğer kitaplarını da okuyabilirim.

Hoşça kalın.

11 Aralık 2015 Cuma

“Pantene Altın Kelebek Ödülleri”nde Güzeller Geçidi

Yılın merakla beklenen ödülleri ‘Pantene Altın Kelebek’in kırmızı halıdaki yıldızlar geçidinde, ünlü yıldızlar saçlarıyla, şıklıklarıyla ve güzellikleriyle dikkat çekti.

“Pantene Altın Kelebek Ödülleri”nde Güzeller Geçidi

29 Kasım Pazar akşamı Zorlu Center Performans Sanatları Merkezi’nde televizyon ve müzik dünyasının en iyilerinin ödüllendirildiği “Pantene Altın Kelebek Ödülleri”nde; birbirinden ünlü isimler ödül töreni öncesinde kırmızı halıda saçlarıyla, güzellikleriyle ve şıklıklarıyla göz kamaştırdı.


Bergüzar Korel ışıltısıyla ve saçlarıyla büyüledi…
Geceye krem rengi şık ve zarif bir tuvaletle katılan Pantene Marka Elçisi Bergüzar Korel, güçlü ve sağlıklı görünen güzel saçlarıyla ışıltısını kırmızı halıya da yansıttı. Bergüzar Korel’in bu özel gece için saçlarını hazırlayan P&G Beauty Saç Stilisti Önder Tiryaki; “Böylesine özel ve görkemli bir gecede Pantene’in Marka Elçisi Bergüzar’ın kıyafet seçimi kadar saçlarının nasıl görüneceği de oldukça önemliydi. Bergüzar’ın saçları oldukça gür ve sağlıklı… Tabii söz konusu böylesine güzel ve sağlıklı görünen Pantene saçı olunca, saçlara şekil vermek de benim için çok keyifliydi. Bergüzar’ın kıyafet seçimine göre saç şekline birlikte karar verdik ve ortaya harika bir sonuç çıktı. Kendisi gibi saçları da ışıldıyor” dedi.


Yıldızları Parladı…
Bu yıl ilk defa belirlenen “Pantene Yıldızı Parlayanlar” kategorisinde; Hande Erçel, Bensu Soral ve Nilay Deniz de güzel ve sağlıklı görünen saçlarıyla ve tarz tuvalet seçimleriyle geceye katıldı. Genç yıldızlar, oyunculuk anlamında böylesine değerli bir ödül almanın da kendileri için büyük bir motivasyon olduğunu söylediler. Hande Erçel ve Bensu Soral toplu kullanmayı tercih ettikleri güçlü saçları ve doğal makyajlarıyla göz kamaştırdı. Ödül gecesi için tercihi beyazdan yana olan Nilay Deniz ise açık bıraktığı güzel ve sağlıklı görünen saçlarıyla dikkat çekti.

Ayrıca Pantene Altın Kelebek özel jürisi tarafından güçlü ve sağlıklı görünen saçlarına göre seçilen 15 şanslı okur, geceye yıldızlar kadar özel hazırlanma ve sevdiği sanatçılara sahnede ödül verme şansını yakaladı. 15 şanslı genç kızı ödül gecesine hazırlayan P&G Beauty Saç Stilisti Önder Tiryaki, “Böyle bir geceye hazır olmak için öncelikle sağlıklı görünen, güçlü ve parlak saçlara sahip olmanız gerekiyor” dedi. Ünlü saç stilisti, her şampuandan sonra Pantene saç bakım kreminin kullanılmasının önemini vurguladı: “Daha sağlıklı görünen, daha parlak ve daha güçlü* saçlar için, şampuandan fazlasına ihtiyacınız var! Bunun için önerim, dünyanın 1 numaralı saç bakım kremi** olan Pantene Pro-V Saç Bakım Kremleri. Etkili Pantene Pro-V formülüne sahip olan ve her saç tipine uygun varyantları bulunan Pantene Saç Bakım Kremleri, her şampuandan sonra kullanıldığında saçların sağlıklı görünen en güzel halini ortaya çıkarmaya yardımcı oluyor.” Tiryaki, Pantene şampuan ve saç bakım kremiyle birlikte, Pantene Saç Bakım Yağ’larının düzenli kullanımını tavsiye ediyor: “Harika bir ürün! Ben uzun zamandır bu işi yapıyorum, böyle bir ürünle ilk defa karşılaştım. Çevremde önerdiğim herkes de bayılıyor. Çünkü normalde kadınlar çoğunlukla saçlarını ağırlaştırdığından şikayet ederek yağları kullanmayı reddediyor; fakat Pantene Saç Bakım Yağları ile böyle bir sorunla karşılaşmak söz konusu bile değil. Ürün saçlarınızın bakımını yapıp saçı şekillendirmeden kaynaklanan yıpranmaya karşı korurken, yağlı bir his bırakmıyor.”
15 şanslı genç kızın kırmızı halıdaki saç stillerini belirleyen Önder Tiryaki “Genç kızlar kırmızı halıda kesinlikle doğal ve abartıdan uzak olmalı, kendilerine yakışanı yapmalılar. Kırmızı halıya en çok yakışan görünüm herkesin yaptığı değil, senin en güzel halindir” dedi.
 *Şekillendirmeden kaynaklanan yıpranmalara karşı güç, şampuan+saç bakım kremi kullanımında
**P&G Hesaplaması, Ağustos’14-Temmuz’15 Nielsen satış bilgisine göre 


Bir boomads advertorial içeriğidir.

Yaşasın ödev yapmak

Beni uzun süredir takip edenler bilir ki. Geçen seneki eğitim sistemi kurbanlarından biri olmuş. Allah'tan 2 ay gibi kısa bir süre sonra aklımız başımıza geldiği için. Oğlumu, okula kaydı yapılmadan hemen almıştık. Almıştık almasına; ama aklımızda içimizde sürekli bir kuşku ve ''acaba'' vardı. Bu sene Allah'ıma binlerce kez şükürler olsun ki. Oğluşum için verdiğimiz kararın ne kadar doğru olduğunu anladık!... Çok şükür...

Bir kere bu sene oğlum vagonun en başı şeklinde eğitim hayatını sürdürüyor. Bu vagon meselesi ne derseniz de buradan bakabilirsiniz. 

Eskiden zar zor yaptırdığım ödevini artık bir zevk alarak yapıyor. Üstelik benim hiç ikaz dahi etmeme gerek kalmadan yapıyor.  Tabi Efe'nin ödev yapma şekli normalden biraz farklı. Tamam tamam biraz değil bayağı bayağı farklı. Normal çocuklar gibi odasında masasının üstünde yapmak yerine. Bazen yerde halının üzerinde\ bazen kanepe üzerinde\bazen televizyon ünitesi üzerinde\bazen sehpa tepesinde\bazen ben mutfakta iken yanıma gelip mutfak masası üzerinde\ bazen yatağının üzerinde\bazen masanın tepesine çıkıp yapmakta.....

Yaşasın ödev yapmak

Bence bu şekilde faklı yerlerde yapmasının hiç bir problemi yok. Sonuç olarak severek zevk alarak yapıyor ya o bana yeter. Çünkü biliyorum ki benim oğlum ev ödevlerini zevk alarak yapınca bir şeyler öğrenir. Yoksa zorla odasına kapatıp: ''Burada ödev yapacaksın'' dediğin zaman. Belki odasında ödevini yapar. Ama o ödevden -isteksizce ve zorla yaptırıldığı için- hiçbir şey anlamaz...


Şimdi bakıyorum da; geçen seneki kısa eğitim süresinde oğluma ödev yaptırmak resmen benim için bir işkenceymiş. Hatta bu çocuk sırf ev ödevlerini yapmamak için saat 19.00 uyumuş bir çocuk. Şimdi ne değişti de böyle oldu derseniz? Benim size vereceğim cevap basit. Vakitsiz yapılan işten hayır gelmezmiş. Oğlum henüz 5.5 yaşında iken eğitim sistemin saçmalığı ve çevre baskısı gibi nedenlerden dolayı, oğlumu 67 aylıkken okula göndermiştim. Tabi henüz oyun çağında olan çocuktan bilinçsizce öğretmeni ve biz; okulda disiplin kurallarını uygulayıp. evde ev ödevlerini yapmasını istedik. Sanki istediğimiz şey çok kolay bir şeymiş gibi. Düşünün bir kere bu ev ödevi büyük yaştaki bir çocuklar için dahi problemken. Kim bilir küçük bir çocukta nasıl bir fırtınalar kopartır...

Biz bu hatayı en az hasarla kurtulan şanslı kesimlerden olduk. Peki ya o hatanın farkına varılmadan eğitim hayatına devam eden o çocuklar ne olacak? Bu çocuklar henüz 5 yaşlarında en değerli varlıkları annelerinden koparılıp, okula başlatılıyor. Sonrada tıp ki bir yarış atıymış gibi ondan başarı... En başarılı olması bekleniyor...:(

Yazık çok yazık!...

Hoşça kalın.

9 Aralık 2015 Çarşamba

Bayat Ekmekli Tavuk Köftesi tarifi

Merhabalar sevgili okurlar. 
Bugün  Bayat ekmekleri değerlendiren tariflerime bir yenisini daha eklemek istiyorum. Bu tarif beyaz et ve bayat ekmeğin birleşiminden oluşan bayat ekmekli tavuk köftesi tarifi...

Bayat Ekmekli Tavuk Köftesi

Kırmızı et yerine beyaz et tüketmeyi tercih eden kişilere yapılabilecek. Çok lezzetli bir tariftir. Bence bugün bu tariften; bayat ekmekli tavuk köfteleri yapın. Ve sevdiklerinize ikram edin. Çünkü bu köfteleri yiyen kişilerden bir sürü iltifat ve övgüler alacaksınız. Benden söylemesi :)


Bayat ekmekli tavuk köftesi malzemeleri


  • 1 bütün tavuk
  • 2 küçük boy kuru soğan
  • 2 diş sarımsak
  • 1 yumurta
  • 3 su bardağı bayat ekmek içi
  • 1 kaşık biber salçası
  • 8 dal maydanoz
  • Tuz
  • Nane
  • Karabiber
  • Kırmızı biber
  • Bir tatlı kaşığı karbonat
  • Sıvı yağ

Bayat Ekmekli Tavuk Köftesi

Bayat ekmekli tavuk köftesi nasıl yapılır?


İlk olarak bir düdüklü tencerede tavuğu haşlayın. Sonra o tavuğu kemiklerinden ayırıp, didin.
Didikleyerek; parça pinçuk ettiğiniz tavuğu daha sonra sıvı yağ hariç diğer tüm malzemeleri ekleyip, yoğurun. Bir güzel yoğurup, elde ettiğiniz köfte harcını daha sonra elinizle şekiller verin. Sonrada en az 1 saat bir buzdolabında dinlendirin.
Dinlendirme işlemini de tamamladıktan sonra ister ızgarada isterseniz de bir tavada biraz sıvı yağ koyup, arkalı önlü kızartın. Sonrada sıcak sıcak servis edin.

Hoşça kalın.

7 Aralık 2015 Pazartesi

Çocuklar ile birlikte izlenilebilecek filmler #1

Merhaba arkadaşlar bugün sizlere uzun kış akşamlarında; mısır cipsi eşliğinde çocuklar ile birlikte film izleme keyfi yapmak istediğiniz zaman. ''Acaba çocuklar ile birlikte hangi filmler izlenir ki?'' Diye arandığınız günlerde alt tarafa yazdığım filmleri izlemenizi tavsiye ederim. Çünkü bu filmlere çocuklar bayılıyor. Evet evet test edildi ve onaylandı!...

Minyonlar Filmi

Minyonlar Filmi Yorumu

Filmin yönetmenliğini Pierre Coffin ve Kyle Balda yapmış. Seslendirmeyi ise; Sandra Bullock, Jon Hamm, Michael Keaton, Allison Janney, Geoffrey Rush, Steve Carell gibi yıldız oyuncular var. Minyonlar’ın Türkçe seslendirmesini ise Beren Saat ve Kenan Doğulu yapmış.

Filmin konusu: Küçük sarı, sevimli yaratıklar görüntü ve çıkardıkları sesler ile çocukların çok hoşuna gidiyor. Bu filmde o sarı sevimli yaratıklar kötü bir efendiye sahip olmak istiyorlar. Bunun için dinazorlar'dan, Firavuna, Napalyon'dan Drakula'ya kadar pek çok kötüyü deneseler de istedikleri gibi bir kötü efendiyi bulamıyorlar. En sonunda kendi hallerine yaşamaya devam ederken.

1960 yılında macera meraklı bir kaç minyon; Amerika'ya gidip, kendileri için bir kötü efendi bulmaya koyuluyorlar. Zaten macera ve aksiyonda burada başlıyor. Evet filmde kötüler sempatik gibi gösterilmiş. Ama siz bu filmi izlerken ve hatta izledikten sonra; onların gerçek olmadığını aslında kötünün iyi olmadığını çocukların anlayacağı şekilde anlatırsanız. Bir sorun olmaz diye düşünüyorum. Keza aynı şekilde ben öyle yaptım.


Dedemin İnsanları Filmi


Dedemin insanları filmi yorumu


Çağan Irmak filmlerini oldum olası çok sevmişimdir. O sebepten bu film karşıma çıkınca : ''Hiç acaba güzel midir?'' Demedim.. ''Çağan Irmaksa kesin güzel ve duygusaldır'' diye hemen izlemeye koyulduk. Üstelik birde bu filmin konusu gerçek bir olayı konu aldı ise tadından yenmezdi. Öylede oldu zaten.

Filmin konusu: Ozan, Ege'de küçük bir sahil kasabasında yaşayan 10 yaşında bir çocuktur. Girit göçmeni dedesi Mehmet Bey nedeniyle arkadaşları onunla "gavur" diye alay etmektedir. Yalnız kalmaktan korkan Ozan, başta dedesi olmak üzere ailesine kızar "Biz Türküz." diyerek onlara kafa tutar.

Ozan'ın dedesi Mehmet Bey, kasaba da saygın bir adamdır. Kasaba halkına kol kanat gerer, sorunlarıyla ilgilenip, onlara yardım eder. Hoşgörüsüyle bilinen Mehmet Bey torununun bu durumundan dolayı üzülmekte ve endişe duymaktadır.

Mehmet Bey daha yedi yaşındayken, ailesi zorla topraklarından kopartılmış, Girit'ten göçmüşlerdir. Mehmet Bey'in en büyük arzusu ölmeden evvel doğduğu toprakları görebilmektir. Bu özlemle sık sık içinde mektuplar olan şişeleri Ege'nin mavi sularına bırakmaktadır. DEDEMİN İNSANLARI, küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor.

Bu filmi izledikten sonra Ülkemizde; doğduğumuz topraklarda özgürce yaşayabildiğimiz için ne kadar şanslı olduğumuzu konuşup. Halimize şükürler ettik. Ve bir kez daha ailecek bir birimize sıkıca sarıldık. Duygusal ve aile bağlarını konu alan bir film olduğu için. Bence çocuklarla izlenilebilecek tarzda bir film.

Arkadaşım Tilki Filmi


Arkadaşım Tilki Filmi Yorumu


Aslında bu filmi izleyeli uzun zaman oldu. Ama yinede arkadaşım tilkiyi de atlamadan bloğuma eklemek istedim. Çünkü bu film müthiş bir doğa atmosferi filmi. Özellikle günümüzün metropol çocukları gibi doğa ile pek iç içe olmamış çocuklarımız için doğa özlemi uyandıracak tarzda bir film. Bu filmi izledikten sonra çocuklarınızdan ''anne ormana gidelim!..'' Sözleri duyarsınız. Bu konuda hazırlıklı olun. Çünkü o hafta sonu hemen ormana gitmeniz gerekebilir. Hayır sadece çocuklarınız istedi diye değil. Arkadaşım Tilkiyi sizde çocuklar ile birlikte izlediyseniz. Sizde kesin doğa içine dalmayı çok isteyeceksiniz onun için...

Filmin konusu: 10 yaşlarında küçük bir kız, Fransa’nın doğusundaki dağların eteklerinde bir köy evinde yaşamaktadır. Sonbaharda bir gün, ormanın içinden bisikletiyle okula doğru giderken yavru bir tilkiyle karşılaşır. İnsanlara alışık olmayan tilki küçük kızdan kaçar.

Kızın çok dikkatini çeken, o tilki ile kız arkadaş olmak ister. Ve hemen hemen her gün ormana gidip, o tilki'yi arar. Tabı bu sahneler doğa içinde geçtiği için çok güzel şırıl şırıl akan sular mı dersin; Yoksa yemyeşil ağaçlar ile kaplı bir ortam mı dersin; cıvıl cıvıl kuş sesleri vede diğer bazı doğa hayvanlarında yer aldığı sahneleri izleyerek görsel bir şölen yaşamış olacaksınız.

Bu filmi izlerken kendinizi tamamen o doğanın içindeymiş gibi hissedeksiniz. Çünkü film çok sürükleyici ve çekici. Resmen sizi o sahnenin içine çekecektir. Özellikle o hafta ormana çıkacaksınız, arkadaşım tilkiyi kesin izleyin. Öyle gidin. Kim bilir belki sizinde doğada başka bir hayvan ilginizi çeker. Herne kadar bu bir karınca yada fare olsa dahi....

Çocuklar ile izlediğim filmler sadece bunlarla sınırlı değil. Daha çok var. Ancak şimdilik bu 3 filmi ile yetinin. Siz bu filmleri izleyene kadar inşallah yeni filmler ekleyeceğim. Bu arada sizinde çocuklarınız ile birlikte izlediğiniz filmler varsa yorum kısmında benimle paylaşırsanız çok sevinirim.

Hoşça kalın.

3 Aralık 2015 Perşembe

Engellileri anlamak çocuk yaşta öğretilmeli

İnsan olarak, bırak temel organlarımızın eksik olmasını; toplum tarafından algılanmış (kilo, ağız, burun ve kulak gibi) organların dahi olduğundan daha büyük yada küçük olması bile, diğer insanlar için garipsenir. Ve O insanların büyük burnuna, koca ağzına yada kepçe kulaklarına tuhaf tuhaf bakılır.
Engellileri anlamak çocuk yaşta öğretilmeli

Sonrada böyle engelliler günü gibi zamanlarda ise; sosyal medyalarda yok efendim farkındalık günüymüş\ Yok efendim her insanda bir engelli adayıymış.\ Yok efendim onları dışlamamalıymışız.... bla bla bla.... şeklinde bir sürü mesajlar verilir. Sonra çok değil bir gün sonra engelli kaldırımlarına araba park edip, toplu taşıma araçlarında gördüğün engellere yer vermek yerine onların engellerine göz dikip bakacak yada onlar için özel olarak ayarlanmış yerlerine oturup, engelli kişiyi görmezden gelip, uyur numarası yapacaksan. Hiç öyle 3 Aralık engelliler günü farkındalık günleri diye mesajlar yazmana gerek yok.

Biz toplum olarak vücudunun bir yerinde kusur olan insanı görünce bakışlarımızı direk olarak o kişinin kusuruna yöneltiyoruz. Sakın ben yöneltmiyorum deme? Yöneltiyorsun. Yöneltiyoruz!... Belki bunu istemsiz olarak yapıyoruz biranda beyin sana: '' Bak X kişinin damağı yarık, Bak X kişinin ayağının biri kısa...'' gibi komutlar veriyor. Neden mi veriyor? Veriyor, çünkü o beyininiz çocuk yaşımızdan bu zamana kadar toplum içindeki konuşma ve oynadığımız oyuncak bebekler ile bize güzel kavramını öğretti. Hani klişe gelmiş bir söz vardır ya; güzellik anlayışı kişiye göre değişir diye. Bence hiç alakası yok. Bırak organlarındaki kusuru; kilon normal standart kilo üstünde\altında dahi olsa çoğu bakışları üzerine toplaman mümkün.

Peki toplum olarak bizim beynimize komutlanmış bu güzellik anlayışını nasıl yıkabiliriz. Diye sorarsanız da; Sizler için vereceğim nacizhane fikrim: Bu anlayışı yıkıp, engelli ve kusurlu insanlarında toplumumuzda dışlanmadan; tıp ki diğer normal insanlarmış gibi yaşamalarını istiyorsak. Çocuklarımıza aldığımız oyuncakların öyle ağzı burnu küçücük, filinta gibi oyuncaklar almak yerine bir ayağı yok, yada bir kolu yok, yada üst dudağı yarık oyuncaklardan almalıyız. O tazr oyuncaklar bulamazsanız da; kendiniz bu tarz oyuncakları ister örer, isterseniz de dikebilirsiniz. Benim öyle örgü ve dikiş gibi becerim yok derseniz de; bu işi gelir olarak yapan bir sürü kişiler var. Onlara bu şekilde engelli bebek siparişleri verip, satın alabilirsiniz. Böylece çocuğunuz o bebeği ile de oynaya oynaya bu gibi kusurlu organlı kişileri görünce yadırgamayacak, o kişilerinde normal kişilermiş gibi olduğunu düşünüp, bakışlarını o kişilere rahatsız edici şekilde yöneltmeyecek...
Böylece onları anlayıp, onlarında kendileri gibi bu Ülkede yaşadıklarını ve onlarında bu toplumda gezip, eğlenip, oynamaya hakları olduğunu anlayacak. Ve onların haklarını kullanmalarına olanak sağlayacaklar...

Her zaman yazdığım gibi daha duyarlı ve anlayışlı bir toplumda yaşamak istiyorsak. İlk olarak kendi evimizin içinden başlamalıyız. Yani bir bakıma herkes kendi kapısının önünü süpürmeli...


Hoşça kalın.

2 Aralık 2015 Çarşamba

Genç Sahabiler Kitap Yorumu

Yazar: Veysel Akkaya

Sayfa Sayısı: 291

Baskı Yılı: 2014

Yayın Evi: Erkam Yayınları


Veysel Akkaya'nın Genç sahabiler kitabı akıcı dili ile o dönemde yaşayan genç sahabilerin Peygamber Efendimiz (sav) için yaptığı fedakarlıklarını anlatıyor. Bu sahabiler sırf inançları için çektiği işkence ve eziyetlere rağmen dinlerinden hiçbir şekilde vazgeçmediler. Hatta bazı genç sahabiler bu baskıyı en yakınları olan; anne, baba ve amcalarından gördüler. Ama buna rağmen tereddüt dahi etmeden Allah'a sığınıp, inandıkları davadan geri dönmediler.

Genç sahabiler kitabında yer alan, hemen hemen her sahabenin hayatı ve yaşayış tarzı çok dikkatimi çekti. Ve yaşadıkları zorluklar karşısında imanlarına hiçbir şekilde zarar vermeden korumalarına takdir ettim. Ve hemen gözümü günümüze çevirdim. Şimdilerde ise bırak genç, aklı beş karış havada müslümanları; olgun, aklı başı yerinde insanlar dahi en ufak zorlama ve işkenceye yada şan ve şöhrete hemen kanıp imanlarını zarar verirler. Ne kadar acı. Ama gerçek maalesef ki bu....

Bu kitabı bence genç, yaşlı. kadın ve erkek diye ayırt etmeden her Müslüman okumalı. 

Şimdi de size genç sahabi kitabındaki çok hoşuma giden bir bölümü paylaşmak istiyorum. Gerçi kitaptaki her bölüm hoşuma gitti. Ama bu bölümde Peygamber'imizin insanlar için söylediği güzel bir söz beni çok etkiledi.

Ebu Numan adında içki müptelası bir genç varmış. Bu genç içki içmesi yüzünden sürekli ceza ve ikazlar almasına rağmen içki içmeyi bir türlü bırakamamış. Onun bu durumunu gören Müslüman kişiler ona kızıp, lanet ve beddualar ediyormuş.

Günaha kapılmış bu gencin dışlanmasını Peygamberimiz hiç hoş karşılamadı. Hataya düşeni itmek kolaydı. Asıl marifet onu kötülükten kurtarmaya çalışmaktı. Bunun için Resullah (sav) şöyle buyurdu: ''Sakın Böyle demeyiniz ve kardeşiniz için şeytana yardımcı olmayınız. Bunun yerine şöyle deyiniz: Ey Rabbim, onu affeyle ve onu doğru yola göster.''

Peygamber Efendimiz, bir gencin günahtan nasıl kurtarılması gerektiğini gösteriyor. Onu yaptığı günahtan dolayı aşağılamıyor. Hak ettiği cezayı vermekle birlikle şahsiyetini incitmiyor, aksine ona dua ediyor. Onun yanında yer alıyor. Çünkü insana değil, yaptığı kötülüğe kızılır. İnsan Allah'ın yarattığı Şeref-i mahluk, varlıkların en üstünüdür. Taşlar içinde altın gibidir. Altın bir süre çamurda kalmış ise, onu alıp temizleyerek, layık olduğu yere koymak gerekir. 

İnsanı da düştüğü günah bataklığından çıkarıp, layık olduğu mertebeye kavuşturmak için merhametle yaklaşmak gerekir. Merhametle yaklaşanlara ne mutlu!...

Hoşça kalın.