31 Ağustos 2015 Pazartesi

Sünnet Düğünü Telaşı

Emir'in sünneti; hastalık sebebi ile zamansız ve hazırlıksız olarak yaptırmamız sonucu (burada yaşadıklarımızı uzun uzun yazmıştım) Yakın çevrede ki eş-dosttan sürekli: ''Sünnet düğününü ne zaman yapacaksınız? Neee sünnet düğünü yapmayacak mısınız? Hiç olmazsa bir mevlüt bari okutun? İlerleyen yıllarda sizin ve çocuklar için güzel bir hatıra olarak kalır, bizden söylemesi'' diyerek herkes biz onlardan -fikirlerini sormadığımız halde- bize fikirlerini söylemeye başladılar.

Sünnet Düğünü Telaşı

Biz tüm bu sözlere kulağımızı kapatıp, hiç aklımızda dahi yokken Efe'nin sünnet meselesi ortaya çıkınca: Kocişko ve çocuklar özellikle Efe'nin ısrarları sonucu sünnet düğünü meselesini bir şartla kabul ettim. Şartım ise düğün öyle çok kalabalık olmayacak, en yakın akraba ve arkadaşlardan ibaret olacak. Öyle dıdının dıdısı şeklinde bilmen kaçıncı kuşak akraba yada doğru düzgün hiç muhabbetin olmadığı halde sırf köylün diye tanımadığımız kişileri çağırmayacağız şeklinde bir şartımın kabulü ile ''ben sünnet düğünü yapmam'' sözümü yedim. (ohhh bana afiyet olsun..)

Tamam sünnet düğününü yapma konusunu anlaştık; peki ya bu sünnet düğünü nasıl olacaktı? Bir kere öyle basık, kötü servis, kırış kırış ütüsüz masa örtülerinden oluşan ve doğru düzgün klima dahi çalıştırılmayan bir düğün salonunda düğün yapmayı kesinlikle istemiyordum. İstediğim tarzda ki düğün salonların yanına ise yaklaşmak mümkün değil. Sanki 2-3 saatlik salon kiralama değilde salonu satın alıyormuş gibi fiyat biçiyorlar.

Eee o zaman düğün salonu işi bizim için çok uzak bir ihtimal. Evde mevlüt okutma fikri çok güzel. Zaten yeni aldığımız evde iyi Kur'an-ı Kerim okuyan bir kaç hoca tarafından Kur'an-ı Kerim okunması evimiz ve ailemiz için çok iyi olur. Ya kına gecesi ne olacak? Kına gecesini de evde yapamayız ya!...

Sitenin önündeki boşlukta komşularımızın onayı ile de kına gecesi yapmak daha iyi olur. Ki zaten sitenin önünde kına gecesi yapacağımızı duyan komşular bizden çok heyecanlanıp; sürekli çocuklara: ''sünnet düğününüz ne zaman olacak?'' diye soru yağmuruna tutmaya başlamışlar bile. Kına gecesinde öyle davul- zurna ikilisi olmayacak. Saz ekibi de olmayacak. Onun yerine yeni aldığı saz ve ses sistemi ekipmanı ile küçük amca çalacak. Sanatçılarımız da küçük amca ve hala... Anlayacağınız tam aile boyu bir sünnet düğünü olacak. :)  ''Sokak düğünlerine karşıyım'' sözümü de çocuklarım sayesinde yine bir güzel yedim. :/ Annelik hakikaten de yapmam dediğin şeyleri bir güzel kendince kuplar takarak yapmak demekmiş.... Bunu bir kez daha anladım.

Peki ya sünnet düğünün de sünnet annesi olarak ne giyeceğim? Düğünde gelen davetlilere ne ikram edeceğiz? Sünnet yatağı hazırlanacak mı? Offf daha evi dip bucak temizlemedim bile!... Oysa ki bu pazar SÜNNETİMİZ VAR!... 

Hoşça kalın.

29 Ağustos 2015 Cumartesi

Saklı Öpücük-Deeanne Gist Kitabı Yorumu

Yazar: Deeanne Gist

Çeviri: İrem Yücel Karay

Sayfa Sayısı: 478

Baskı Yılı: 2013

Yayın Evi: Sonsuz kitap

Saklı Öpücük-Deeanne Gist Kitabı

Kitabın arkasında ''Bu okuduğunuz ilk Deeanne Gist romanı olabilir; ama emin olun son olmayacaktır'' diye bir yorum var... O yoruma sonuna kadara katılıyorum. Çünkü bu kitap, benim ilk okuduğum Deenne Gist kitabı; ama bundan sonra diğer kitaplarını okumak içinde can atıyorum.

Saklı öpücük kitabındaki karakterleri Deeanne Gist o kadar ustaca işlemiş ki sanki kimi zaman ete kemiğe bürünmüş, insan olarak karşımıza çıkıyorlar gibi. Zaman zaman Georgie ile birlikte heyecanlanıp, kalp atışlarım hızlanırken. Lucies'e hayran kalıp, Comer'i ve çetesini merak ettim. Daha ki kitapta Lucies, George'ye kardeşinden bahsedip ölüm haberi geldiğini söyleyince; çetenin başı olan Comer'in kardeşi olacağını tahmin ettim.

Tahmin ettim; çünkü yazar baş kahramanlarımızdan biri olan Georgie'nin tren soygununda gördüğü Comer'in görüntüsünü anlatması ile Lucies'in dış görüntüsü arasındaki benzerlik çok dikkatimi çekmişti.

Kitabın içeriğinde; yukarıda da yazdığım gibi ilk başlarda Teksas polisi olan Lucies; Comer ve çetesini yakalamak için kılık-kıyafet değiştirerek telefon şirketinin elemanı olarak çalışmaya başlıyor. Telefon operatörü olan Georgie Gail ile birlikte çalışmaya başlar. Bir yandan Comer ve çetesinin izini sürmek ile meşgul olan Lucies; bir yandan da iş arkadaşı Georgie ile aralarında bir elektriklenme olur, yani aşk yaşanmaya başlarlar...

Saklı öpücük kitabını; okurken ben çok eğlendim. Yazarın kalemi çok samimi ve eğlenceli. İnsan bu kitabı okurken yazarın romanındaki karakterlerin yerine geçip, onlarla birlikte üzülüp, onlarla birlikte sevinmeye başlıyor. O sebepten bence kafa dağıtmak ve hayali dahi olsa farklı bir dünyaya balıklama dalmak istiyorsanız. Hiç vakit kaybetmeden Deeanne Gist'in ''saklı öpücük'' kitabını okumaya başlayın...

Hoşça kalın.

26 Ağustos 2015 Çarşamba

YOĞUN BAKIMDA YATAN EBEM İÇİN

YOĞUN BAKIMDA YATAN EBEM İÇİN
Hayat insanın önüne neler sunup; neler alacağı hiç belli değil... İki gün önce şen şakrak gülerek hayatımızı devam ederken, pazartesi günü yüksek tansiyondan kaynaklanan kısmi felç geçiren babaannemin üzücü haberi ile hayatımız resmen tepe taslak ters döndü. İki gündür evde ne çocuklar ile ilgilenebiliyor, ne yemek yapabiliyor, hatta ne uyuyup, nede rahat nefes alabiliyorum. Resmen evin duvarları üzerime üzerime geliyormuş gibi hissediyorum.

Yoğun bakımdan yattığı için görmekte mümkün değil. Amcam: ''sen gelme gelirsen de göremezsin. Ben hasta hanede başında duruyorum. İnşallah yoğun bakımdan çıkınca gelir. Ve görürsün'' diyor.  Evde her dakika elimde Kur'an-ı Kerim okuyup, bol bol ebem için dualar ediyorum. [Allah'ım ben onu ikinci annem olarak; hatta annem öldükten sonra öz annemin yerine koydum. Millet anneler günü kutlar ve annesinden bahsederken ben her anneler gününde ebemin, anneler gününü kutlayıp, ondan bahsettim. Memlekete gezmeye giderken dahi ebemi göreceğim diye sevinip, ayrılırken de ebemden ayrılıyorum diye ağladım. Şimdi ona bir şey olursa ben ne yaparım. Ebem benim için anne duygusunu yaşadığım ve hayata tutunduğum tek dayanma bağımdı. Oda giderse ben ne yaparım. Elbette her şeyin en iyisini sen bilirsin. Benim yakarışım sana bir asilik değil. Sadece çok sevdiği insana bir şey olursa neler yaşayabileceğini düşünen aciz bir kulun yakarışı. Onu bizim başımızdan eksik etme. Tekrar eski sağlığına kavuşmasını sağla.... (amin) ]

Not: Bu yazı bugün amcamı aradığım zaman; ebemin bugünde yoğun bakımdan çıkamayacağını; ama durumu kötüye değilde iyiye gittiğini öğrendiğim bir anda -evin içinde dört dönerken- sakinleşmek ve durulmak maksatlı yazılmış bir yazıdır. Okuyanlar ebemin sağlığı için dua ederse çok mutlu olurum...

21 Ağustos 2015 Cuma

Yeni Eğitim ve Öğretim Sürprizi; Okulların Açılması Ertelendi

Yeni Eğitim ve Öğretim Sürprizi; Okulların Açılması Ertelendi

Eskiden bizler tahta sıralarda oturup, kara tahtalarda yazılar yazarak okuma-yazma öğrenirdik. Gelişen teknoloji ile her şey değişip, akıllanması yanı sıra eğitim sistemleri de değişti. Artık devlet okullarında dahi; akıllı tahtalar ve bilgisayarlı eğitimler yaygınlaştı. Kötü mü oldu? Aslına bakarsanız çokta kötü olmadı... Ama bu her sene değişen müfredat bence kötü, hatta çook kötü oldu. Büyük oğlum okula giderken öğrendim ki. Artık ders kitapları ücretsiz olarak dağıtılıyormuş. Harika bir haber. ''Bundan sonra çocuklarımızı eskiden bizlerin yaşadığı üst sınıftaki arkadaşlardan az yıpratılmış, uygun ücretli kitap almak için uğraşmayacak. Hatta bazı arkadaşların bütçesi yetmediği için bazı derslerin kitapları eksik olarak okula gelmeyecekti...'' diye düşünüp sevinmiştim. Ama okul açılıp, çocuklarımız iyice okula ısındıktan sonra sınıf öğretmenimiz bir veli toplantısı yapıp: X yayın evinin okuma-yazma öğreniyorum eğitim seti almamızı istedi. Öğretmen elinde bir örnek serisini alıp. İçini açıp, içindeki içeriği ve faydasını anlatmaya koyuldu. Öğretmen bunu anlatırken bir veli söz isteyip:

Veli: ''Devletin verdiği kitaplardan neden öğretilmediğini, o eğitim serisini almak istemediğini; daha doğrusu almaya bütçesi uygun olmadığını nazik bir dille söyledi''

Öğretmen: Devletin verdiği kitapların içeriğinin zayıf olduğu için o kitaba göre değilde X yayın evi eğitim serisine göre ders anlatacağını, söyledi.

Veli: Fotokopi çektirilebileceğini söyleyince ise; öğretmen: ''işininin çok olduğunu ve birde fotokopi odasına gidip, fotokopi çektirmek ile uğraşamayacağını söyleyip. O serinin alınmasını mecburi olduğunu sözle dile getirmese de; önerilen her öneriye bir kup takarak, davranış ve sorulara verdiği cevabı ile mecburi kıldı...

Büyük oğlum şimdi 4. sınıfa geçti. Her sene farklı farklı yayın evlerinin o sınıf için çıkarılmış eğitim serisini amma öyle, amma böyle alıyoruz...

Sonra kılık kıyafet serbestliği konuldu. Aslına bakarsan ilk başta her şeye erken sevinen bünyem bu habere de ilk başta sevindi. İyi o pahalı okul formalarını alacağımıza; çocuklarımıza doğru düzgün kıyafetler alır. Onları giydirip göndeririz dedim. Ama yok efendim: Zengini-fakiri varmış, marka giydiren varmış; marka giydiremeyen varmış. Okul forması giydirilmesi gerekiyormuş. Yoksa çocuklar arasında eşitsizlik olurmuş. Sanki çocuklarda marka takıntısı varda. (benim çocuklarımda öyle bir takıntı yok. Demek ki onların çocuklarında varmış)
Bu seferde okullara çocuklarını serbest kıyafet ile gönderenler ve forma ile gönderenler oldu. Okullardaki çocukların kimisinin üzerinde forma varken, kimisinin üzerinde serbest kıyafet vardı... Okullarda oldu mu bir kargaşa... Amma öyle; amma böyle;  imza toplandı, anketler yapıldı... Yine geçici bir süreliğine dahi olsa okul formasına tekrar dönüldü...

4+4+4 sistemi çıktı. 68 aylık oğlumu okula verip, vermemek arasında kararsız kaldım. Oğlum okula gitmeyi çok istiyordu. Üstelik bir sene ertelesem ''bu sefer yaşıtları hep okula gitmiş olacağı için küçüklerin içinde gitmek zorunda kalacak'' diye düşünerek, en son denemeye karar verdim. Ve okula başlattım. Okula başladıktan sonra hemen sınıf annesi oldum ki. Oğlumu daha yakından gözlemleyebileyim diye. Gözlemlerim sonucu ve öğretmenin düşüncesi ile de oğlumu okuldan kaydı yapılmadan aldım.

İyi mi yaptım; yoksa kötümü yaptım tam anlamış değilim. Bu sene başlayan eğitim ve öğretim yılında her şey ortaya çıkacak... Ancak başlayacak eğitim ve öğretim yılı demişken bu senede es geçilmedi yeni bir okul sürprizi(!) bizi karşıladı. Okullar 14 Eylül değil; 28 Eylülde açılacakmış. Nedeni ise Kurban bayramı tatili ile de birleşip turizm sektörü güçlenecekmiş. İyide kurban bayramı demek; tatil yapma anlayışı olduğu nereden çıktı. Benim bildiğime göre dini bayramlarda büyükler ziyaret edilip, eş ve dostlar bayramlaşır. Herkes birbirinin evine gidip. Daha bayram -gelmeden önce- hazırlanan bayram ikramlıkları ikram edilirdi... Her şey değiştiği gibi son yıllarda bu anlayışta değişti. Artık bayram tatillerinde herkes otellere rezervasyon yapıp, şehir dışına kaçıyor. Öyle büyüklerin evlerine gidip, onları şenlendirip, onların gönüllerini alıp, onları bayramlamak artık eski bir adet gibi gözükmeye başladı...

Ülkemizde sürekli değişen; eğitim ve öğretim müfredatı ve sistemi sebebi ile ben iki çocuk okutan bir anne olarak endişelerin her sene biraz daha artmakta. Peki bu ne olacak???

Hoşça kalın.

19 Ağustos 2015 Çarşamba

Evde Konsantre Vişne Suyu Yapımı

Hazır gazlı içecekleri ve meyve sularını tüketmeyi hiç sevmiyorum. Tabi içindeki kimyasal içerikler yüzünden ne kadar çok zararlı olduğunu her gün bir yerlerde ya okuyor, yada izliyoruz. Hal böyle olunca doğal olaraktan hazır içecekleri çocuklara da pek içirmez oldum. Ama çocuklar bazen soğuk, ve farklı içecek istediklerinde de onlara kendi yaptığım içeceklerden yapıp, ikram ediyorum.


Evde Konsantre Vişne Suyu Yapımı


Konsantre vişne suyu da benim yazdan vişnelerin bol ve ucuz olduğu zamanlarda alıp, yapıp, kavanozlara koyup, kaldırdığım içeceklerden biri. Gerçi ben bu vişneleri Konya tatilimden babaannemin bahçesinin vişne ağaçlarından toplayıp yaptım. Yani tamamen organik ve doğal bir meyve suyu oldu.

İsterseniz yazıyı daha fazla uzatmadan direk olarak nasıl yapıldığına geçeyim de; sizde hazır vişneler tezgahlardan kalkmadan bu konsantre vişne sularından yapıp. Kış için kaldırın. Hııı ne dersiniz, olma mı?... ;D

Evde konsantre vişne suyu hazırlamanın en kolay yolu


Malzemeler:

  • Yaklaşık 5 kg kadar vişne
  • Vişnelerin üzerine çıkacak kadar su
  • 10 su bardağı kadar şeker ( şeker ayarını kendi damak tadınıza göre azaltabilir, veyahut arttırabilirsiniz)
  • 1 tatlı kaşığı limon tuzu

Evde Konsantre Vişne Suyu Yapımı

Hazırlanışı: İlk olarak vişneleri yıkayıp, saplarını ayıklayın. Daha sonra bir tencereye koyup, vişnelerin üzerini geçecek kadar su koyun. Sonrada tencereyi ocağın üstüne koyup, altını yakın. Ocakta kaynarken, vişneler çatlar o zaman ocağın altını kapatıp, soğumasını bekleyin. Bu esnada vişnelerin rengi suyuna da iyice çıkar. 

Sonra bir süzgeç ile vişnelerin suyunu süzün. Çıkan suyu tekrar ocağa koyup, şeker ve limon tuzunu koyup, biraz daha kaynatın. Sonrada ocağın altını kapatıp, cam kavanoz yada şişelere koyup, kapaklarını kapatın. Güneş görmeyen bir yerde saklayın. Kullanacağınız zaman konsantre vişne sularını sulandırıp, servis edin. Tadı gerçekten de çok lezzetli oluyor. Hazır vişne suyundan kat ve kat lezzetli, sağlık kısmına ise hiç gelmiyorum bile. Siz ne kadar sağlıklı olduğunu içine hiç bir kimyasal katkı malzeme katmadığımızdan dolayı tahmin edebilirsiniz.

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun.

Hoşça kalın...

18 Ağustos 2015 Salı

Hafta Sonu Düğünü Ve Düğün Hakkında Düşüncelerim

Düğünleri küçükken çok severdim. Çünkü  normal günlerde akşam üzeri dışarı çıkıp, oyun oynamamız yasak olduğu için çıkamazdık. Ama düğün günü ailemiz ile düğüne gittiğimiz zaman düğünde arkadaşlar ile buluşup, bol bol oyun oynardık. Oyun dediysem yanlış anlaşılmasın düğün havası oyunlar değil. Çocukça oyunlar; saklambaç, körebe, yakalamaç gibi, oyunlar....

Genç kızken ise; çocukken oynadığımız masun oyunlarımızı oynamaz, daha doğrusu oynayamaz olunca bir köşeye oturup, düğüne gelen diğer kızların neler giydiğini bakıp, arkadaşlar ile ''güzel olmuş; yada çok kötü durmuş'' gibi kendi içimizde yorumlar yapar. Bir iki saat bu şekilde konuştuktan sonra bir müddet sonra sürekli 'hadi kalkın oynayın' ısrarlarından sıkılır ve eve gitmek isterdik. Bu arada ''hadi kalkın oynayın'' ısrarından sonra kalkıp oynayıp, tekrar yerine oturduğun zaman kurtulmuş olmuyorsun. Bir müddet sonra aynı ısrarlar yine sanki hiç kalkıp oynamamışsın gibi devam eder...

Evlendikten sonra ise bu düğünlere bakış açım eskiye nazaran biraz daha değişti.(bu değişim biraz daha olumlu) Tabi bu taaa dıdının dıdısı şeklinde olan bilmem kaçıncı soydan gelen akraba düğünleri için geçerli değil. :) Gayet yakın kardeş, teyze, amca, dayı düğünleri gibi çok samimi olduğun kişilerin düğünü için geçerli. :)

sunnet-dugunu-kombini

Geçen hafta sonu görümcemin oğlunun sünnet düğünü vardı. Düğün bizim sayıldığı için erkenden gittik. İlk saatler gayet güzel  eş-dostla muhabbet et şeklinde geçti. Sonra kalkıp, oyun oyna, halay çek derken bir müddet sonra insan sıkılmaya başladı. Üstelik düğün salonunda ki klimalarda salonu serinletmeye yetersiz gelmeye başladığı için; ortam iyiden iyiye havasız kaldı. Oynayıp, kurtlarını döken kişilerin ter kokuları ile de karışınca çok rahatsız edici bir koku etrafı kapladı... Saat 1 de başlayıp, 5'e kadar düğüm sürünce çok çekilmez bir hal aldı. Tabi bu durumu görünce ben yakın zamanda olacak olan sünnet düğünümüz için iyiden iyiye korkup. Eşime: '' ben sünnet düğünü istemiyoruuummm, bu kadar uzun düğünlere tahammülüm yok...'' diyerek söylenmeye başladım... Zavallı kocişko düğünde beni ikna etmek için uğraştı. Nede olsa eşini tanıyor, ''istemiyorum'' diyorsa istemiyordur. O düğünün olmasını kabul etmez. :)

Neyse efendim ''her şey çocuklar için'' diye benim en yumuşak karnımdan girip, bizim düğünün bu düğün kadar olmayacağını bana örnekler ile anlatıp ikna etti... Anlayacağını bu sefer kadının fendi değilde çocuğun fendi; kadını yendi oldu. :D

sunnet-dugunu-kombini


Bu arada çocuklar demişken benim kuzularım da o gün çok yakışıklı oldular. Onlar için sünnet düğünü çok güzel geçti. Çünkü düğün salonunda çocuklar içinde bir tane palyaço vardı. Palyaço düğündeki tüm çocukları toplayıp, götürdü. Onlarla oyunlar oynayıp, suratlarını boyamışlar. Emir yanıma ''anne bak, ben korsan oldum'' diyerek geldi. Zaten önemli olanda onların eğlenmesi olduğu için, sıkıcı ortama ayak uydurup, eğlenmeye baktım. ;)

Hoşça kalın...

15 Ağustos 2015 Cumartesi

Ankara Kalesi Gezisi

Hafta sonları yaşadığınız şehirdeki tarihi yerlerini gezerseniz. Sizin için çok güzel bir hafta sonu, hatta yalancı bir tatil gibi dahi gelebilir. Ben zaman zaman Ankara da gezilecek yerler yazı dizisi ile Ankara da gezilecek yerleri; daha doğrusu benim gidip, gördüğüm yerleri paylaşıyorum. Bugünde o Yerlerden biri olan Ankara kalesini benimle birlikte gezmeye ne dersiniz?...

Ankara Kalesi Gezisi

Eğer ki cevabınız; Olur ise... Takılın peşime Ankara'nın simgesi haline gelen ve en eski yerleşim yerlerinden biri olan Ankara kalesini gezmeye gidiyoruz...

Ankara kalesi; Ankara'nın Altındağ ilçesinde yüksel bir tepenin üzerindedir. (Yukarıdaki fotoğrafta da arkamda gözüken bayraklı yer... ) Ankara kalesi Bizanslılar tarafından ilk kez temelleri atılmış. Daha sonra çeşitli savaşlar sırasında savunma yerleri olmuştur.

Ankara Kalesi Gezisi

Kalenin çevresinde halen yerleşim alanları bulunup, orada insanlar yaşamaktadır. Hatta zaman zaman kalede turist cinayetleri olduğu için akşamları gidilmesi güvenlik açısından uygun değildir. Birde oralara giderken mümkün mertebe dar sokaklardan oyalanmadan hızlıca geçin.

Ankara Kalesi Gezisi

Ankara kalesinde manzara muhteşem. Buradan kalenin en tepesine çıkıp, Ankara'yı kuş bakışı olarak izleyebilirsiniz. Arkada Ankara manzaralı püfür püfür esen rüzgar eşliğinde kalenin tepesinde oturup, etrafı izleyerek, soluklanabilirsiniz. Gerçekten de çok zevkli. Tabi benim gibi yükseklik korkusu; daha doğrusu kendisi için değilde çocukları için korkusu olanlar alışana kadar biraz ''aman dikkat düşersin, uca yaklaşma, elimden tutun, sakın elimi bırakmayın...'' gibi bir iki viyaklar daha sonra o ortamın büyüsüne kapılıp, alışabilirsiniz... ;)  (tecrübeye tabidir...)

Ankara Kalesi Gezisi

Biz Ankara kalesine evli değilken, üniversite yıllarında (sene 2004) eşimle birlikte gitmiştik. O yıldan sonra bir daha hiç gitmedik. Ama zamanla evlenip, iki çocuğumuzu da büyütünce; birde onlarla gidip görelim. Üstelik o yıllardaki halimizi hatırlayıp, nostaji yaşayalım diyerek tekrar gittik.  O yıldan bu zaman kadar eski evlerin çoğu onarılıp, restore edilmiş.

Ankara Kalesi Gezisi

Biz çocuklar ile Ankara kalesi hakkında bildiğimiz tarihi geçmişini. Ve Ankara kalesine ilk geldiğimiz zamanlarda neler yaşayıp, neler hissettiğimizi anlatarak gezdik. Bizim için çok eğlenceli ve güzel bir hafta sonu oldu...

Ankara Kalesi Gezisi
 Dönüş yolunda ise Ankara kalesinin alt tarında bulunan park içinden geçtik. Orada ağaç gölgelerinde oturup, dinlendikten sonra geri dönüş yoluna koyulduk.  geri dönüş yolunda ise; yüzümüzde kocaman bir gülümseme ile ''iyi ki gelmişiz çocuklar ve bizim için çok iyi oldu'' diyerek aramızda konuşarak evin yolunu tuttuk...

Hafta sonları çocukları büyük AVM lere götürüp, orada kapalı alanlarda eğlendireceğinize böyle tarihi yerlere yada açık havalara götürüp, bol bol koşup, enerjilerini atmalarını sağlayabilirsiniz...

Hoşça kalın...

13 Ağustos 2015 Perşembe

Düdüklü Tencerede Lezzetli Mısır Yapmanın İncelikleri

Biz ailecek bardak mısır yemesini çok severiz. Tabi bu mısır birde süt mısırı ise: ''ohhh yemede yanında yat olur'' :)

Tencerede Lezzetli Mısır Yapmanın İncelikleri

Evde lezzetli mısır yapmak aslında hiç öyle sanıldığı kadar zor değil. Sadece bir iki püf noktası var. Onları bildikten sonra 30 dakika içinde süt mısırınız hazır olur.

Evde Düdüklü Tencerede Lezzetli Mısır Nasıl Hazırlanır?

  • İlk olarak mısır alırken semt pazarından alın. Oradaki mısırlar organik olduğu için daha lezzetli oluyor. Pazardan mısır alırken, satıcıya; süt mısırı olup olmadığını sorun. Çünkü süt mısırı daha lezzetli ve daha çabuk pişiyor.
  • Mısırları alıp, eve geldiğiniz zaman mısırları tek tek soyup, püskülünü çıkarın. (Bu arada küçük bir bilgi; mısır püsküllerini sakın atmayın. Onları kurutup, saklayın. Kışın onlarla daha çay yapacağız.)
  • Düdüklü tencerenizin içine sığarsa tüm olarak mısırları koyun. Ama yok sığmazsa mısırları ortadan ikiye kesin. Çünkü düdüklü tencereyi kesinlikle tam olarak mısır ile doldurmayın. Yarısına kadar mısır doldurun. 
  • Mısırları düdüklü tencereye koyarken içine bir iki parça mısır yaprağından da koyun. İnanılmaz derecede lezzet katıyor.
  • Ben eskiden mısırları düdüklüye koyarken tuzunu da koyardım. Ama mısırların en az 1,5 saat pişmesine rağmen sert olurlardı. Ama artık mısırları pişirirken içine tuz katmıyor, onun yerine şeker koyuyorum. Böylece mısırlar sertleşmiyor. Şimdi bana tuzsuz mısır mı olur? diyeceksiniz, biliyorum. Elbette olmaz. Zaten bende hiç tuz koymayın demiyorum ki. Piştikten sonra tuzlayıp, öyle servis edin.
  • En son düdüklü tencerenin içindeki mısırların üstüne 2 parmak çıkacak kadar su koyup, düdüklünün kapağını kapatın.
  • İlk düdüklünün havası çıkana kadar yüksek dereceli ateşte pişirin. Düdüklü-den hava çıkmaya başlayınca düdüklü tencerenin düdüğünü kapatıp, ocağın altını kısıp, orta dereceli ateşe koyun.
  • 20-25 dakika pişirin. Sonra ocağın altını kapatıp, Bir 10 dakika kadar bekleyin. Sonrada önce düdüklünün havasını alıp, daha sonrada düdüklünün kapağını yavaşça açın.
  • Sonrada mısırları tuzlayıp, servis edin...
Tencerede Lezzetli Mısır Yapmanın İncelikleri

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun!...

Hoşça kalın...


12 Ağustos 2015 Çarşamba

Okullar Açılsın!

Haziran ayında 'az kaldı okullar tatil olacak bir derin nefes; çocuklar ve biz alacağız' diye okulların kapanmasını beklerken. Aradan bir iki ay geçince bu seferde okulların açılmasını dört gözle bekler olduk...


Okullar Açılsın!

Bence bu yaz tatilleri bu kadar uzun olmamalı. Sonra çocuklarda anne ve babalarda okulların açılması için resmen gün saymaya başlıyorlar. Benim çocuklarım bu yaz mahalle mektebine gittiler. Arada babaannede kuzenler ile birlikte filan kaldılar. Ama yinede bir süre sonra onlardan da sıkılıyorlar. Birde sürekli birbirleri ile oyun oynayıp, suratlarını görmekten bıkmış olacaklar ki. Sık sık kardeş kavgaları çıkmakta. En zoru ise o kardeş kavgalarının arasında kalmak. Kime ''sen hatalısın abini/kardeşini rahat bırak'' desem. Hemen karşı taraf ''yok efendim sen beni sevmiyorsun abimi/kardeşimi seviyorsun'' diye beni suçluyorlar. Anlayacağınız o kardeş kavgaları eninde sonunda dönüp dolaşıp benim başımda patlıyor.

Tamam okulun açılması yeni bir maratonun başlaması demek. Hele ki birde bu sene geçen sene teğet geçen Efe'nin ilk okul birinci sınıf durumu da var. Ama olsun.... Ben ona da razıyım. En azından çocukları okula bıraktıktan sonra eve gelip; kanepeye kurulup, ayaklarımı sehpaya uzatarak keyif yapmak istiyorum. Elime bir kitabı alınca en az bir iki saat deliksiz kitap okumak istiyorum. Bloğuma yazı yazarken10 defa bilgisayarın karşısından kalkıp, sonra oturmak istemiyor. Bir oturuşta tüm yazacaklarımı yazıp, yayınlamak istiyorum. Evi toplarken bir odayı toplayıp, diğer odaya geçtiğim zaman; arkamı dönüp, topladığım odaya bakınca ilk halinden daha da çok dağılmış halde bulmak istemiyorum. En azından 4-5 saat odanın toplu halini görüp, bakıp bakıp mutlu olmak istiyorum... Gibi bu şekilde isteklerim uzar gider...

Anlayacağınız çocukları okula bıraktıktan sonra bende biraz olsun derin nefes alıp, mutlu olduğum şeyleri yapmak istiyorum. Sizce çok mu bencil bir anneyim? :/

Hoşça kalın...

10 Ağustos 2015 Pazartesi

Zayıf Çocuk Sağlıksız Değildir

Çocuklarım yapı olarak yaşıtlarından biraz daha zayıf bir çocukturlar... Ama öyle çok iskeleti gözükecek kadar zayıf; hani halk arasında bir söylenti vardır ya 'Afrikalı' diye. İşte o derecede zayıf değiller...
Zayıf Çocuk Sağlıksız Değildir

Yapı itibari ile zayıflığını gören kişi/kişiler - özellikle kendi çocukları kilolu ise- ''Aaaa ne kadar zayıflar, sen bunlara hiç yemek yedirmiyor musun?'' diye akılları sıra espiri yapıyorlar!...

Ben artık bu tarz espiri ve söylemlerden bıktım. Çünkü ben küçükken de zayıf bir çocuk olduğum için aynı şekilde söylemler sürekli bana da ''sana annen ve baban bakmıyor mu? Kızım sen hiç yemek yemez misin?'' diye söylenir. O yıllarda bu sözlere içten içe üzülür, ve ''çok zayıfım güzel değilim'' diyede düşünürdüm. Simdi aynı şeyleri çocuklarım yaşasın istemiyorum.

Belki benim çocuklarım  kilolu değil, biraz zayıf... Olsun, kasaba et borcumuz mu varda kiloyu takıntı yapalım ki?  sağlıklı olduktan sonra (Allah'a şükürde sağlıklılar) hiç bir problem olmaz.

Benim çocuklarımın zayıf olması onların düzenli beslenmiyor, yada hiç yemek yemiyorlar anlamına gelmez. Aksine düzenli besleniyorlar ki kilo almadan kas ve kemikleri gelişiyor. Bugün bir sürü beslenme uzmanları dahi; çocukların kilolu olmasının ebeveynler tarafından sevimli olarak görüldüğü için beğenilmesinin aksine, obezite riski taşıyacağını bangır bangır bağırırken. Sen hangi akla hizmet benim çocuklarımın zayıf olduğunu ve onlara iyi bakmadığımı ima edebilirsin ki!...

Ben sürekli senin çocukların gibi öyle hazır gıda yemesinden yana değil, hatta cips ve kola içmesini istememem çocuklarımın sağlığını düşündüğüm için, yoksa o gıdaları alamamamdan değil.

Evet benim çocuklarım sabah kahvaltısı dışında ekmek yemez. Bence bu durum bir sorun değil. aksine güzel bir şey... Zaten ekmek yemezsek büyüyemeyiz, yada doymayız anlayışı bizlere küçükten aşılandığı için bugün ekmek yemeği kesmek için çaba harcamamız o yüzünden değil mi?

Ekmek yemeden, dışarıdan yemek yemeden bir çocukta büyütebilir, bu çocuk evet hazır gıda, çikolata yiyen çocuğa göre -bu yaşlarında- daha zayıf olur. Ama bu sağlıksız yada iyi büyüyemediği anlamına gelmez. Aksine daha sağlıklı olduğu anlamına gelir. Lütfen bunu artık o küçük beyninize sokun da bundan sonra benim çocuklarımın sağlıksız olduğu düşüncesini düşünüp. Hatta düşünmekle de yetinmeyip, bana ima etmeyi kesin!...

Hoşça kalın...

7 Ağustos 2015 Cuma

Bayat Ekmekli Sıkma

Hayırlı cumalar bloggerler; bugün sizlere yine bir bayat ekmek tarifi daha vereceğim. Ama yalnız baştan söyleyeyim. ''Bunun yapması zor'' diyerek kestirip atmayın. Kesin yapın. Özellikle yaklaşan hafta sonu için; bayat ekmekli sıkma tarifi, bence çok güzel bir kahvaltı alternatifi olabilir... Benden söylemesi ;)

Bayat Ekmekli Sıkma

Bayat Ekmekli Sıkma Tarifi Malzemeleri

  • Bayat ekmek
  • Bayat ekmekleri ıslatmak için su
  • Un
  • Tuz

İç harcı için:

  • Beyaz peynir
  • Taze soğan
  • İsteğe göre baharat çeşidi

Bayat Ekmekli Sıkma Nasıl Yapılır?


İlk olarak evde ne kadar bayat ekmek varsa hepsini geniş bir kaba koyup üzerine tüm bayat ekmeklerinizi ıslayacak kadar su koyup, ıslayın. Bir gece bu şekilde beklerse daha iyi olur. Daha sonra ıslanan bayat ekmeklerin suyunu iyice sıkıp, üzerine tuz ve un koyup, normal kulak memesi yumuşaklığından biraz daha sert bir hamur yoğurun.

Bayat Ekmekli Sıkma Nasıl Yapılır?

Sonra o bayat ekmekli hamurunuzdan bezeler yapıp, dinlenmeye bırakın. Bu arada dinlendirirken üzerini bir bez ile örtmeyi unutmayın. Hamurunuzu bir müddet dinlendirdikten sonra bir merdane yardımı açın. Sonrada ister ocakta bir kızgın tavanın üzerinde isteseniz de benim gibi tüplü veyahut elektrikli bir saçta arkalı-önlü pişirin...

Bayat Ekmekli Sıkma Nasıl Yapılır?

İç malzemesi için ise peynir ve taze soğandan oluşan bir harç hazırlayın. Daha sonrada pişen küçük lavaşları önce bir tere yağ parçası ile yağlayın. Sonrada iç harçtan istediğiniz kadar koyup, sarın.


Bayat Ekmekli Sıkma

Sonrada ister sabah kahvaltısında çay ile birlikte isterseniz bizim gibi sabah kahvaltısı ve öğle yemeği arası bol köpüklü bir ayran ile afiyetle yiyin...

Yapacak olanlara şimdiden kolay gelsin ve afiyetler olsun...

Hoşça kalın...

3 Ağustos 2015 Pazartesi

Vişneli Dondurma

Meyveleri mevsiminde tüketip, onlarla ilgili tarifler yapmayı çok seviyorum. Vişneli dondurma da en son gittiğim Konya tatilinde; evimizin bahçesindeki vişne ağacımızdan toplayıp, getirdiğim vişneler ile yaptım.

Vişnenin o ekşimsi tadı nedeniyle öyle kiraz gibi sade tüketmeyi pek sevmiyoruz. Ama vişne ile yapılan her türlü tatlı, kek ve dondurmalara bayılırız... :D 

Vişneli Dondurma


Tamda çok sıcak ve bunaltıcı bu aylarda mutfağa her girdiğimde arkamdan bir kuzu girip,; ''anne bugün neli dondurma yapacaksın?'' diye ufaktan bana 'anne bugünde dondurma yap' mesajının onlarca versiyonunu veriyorlar. Onların sözü, benim için emir niteliğinde olduğu için hemen buzdolabının kapağını açıp, buzdolabında hangi meyve varsa ondan dondurma yapıp derin dondurucuya atıyorum. O sebepten bu aralar başka dondurma tarifleri de gelebilir, beklemede kalın... ;)

Vişneli Dondurma Malzemeleri

  • 1 kase vişne 
  • 2 su bardağı şeker
  • 1 yemek kaşığı nişasta
  • 2 yumurta beyazı
  • 1,5 su bardağı süt
  • 2 paket krem şanti
Vişneli Dondurma

Vişneli Dondurma Nasıl Yapılır?


İlk olarak vişneleri yıkayıp, çekirdeklerini çıkarın. Sonrada rondo da püre haline getirin. Sonra o püre haline getirdiğiniz vişneleri bir tencereye koyup, içine nişastayı da ekleyip, pişirin. Pişen nişastalı karışımı önce tezgahta daha sonrada buzdolabına kaldırıp, soğutun.

Vişneli harcı hazırlayıp, soğuttuktan sonra bir mikser ile önce krem santi ve sütü çırpıp hazırlayın. Sonrada şeker ile yumurtanın beyazını kar gibi olup, krema kvamına gelene kadar çırpın. Sonrada bir spatula yardımı ile krem şantinin içine yumurta beyazını söndürmeden ekleyin.

En son buzdolabında soğuyan vişneli harcıda ekleyip karıştırın. İsterseniz bu esnada göz kararı damla çikolatada atabilirsiniz. Çünkü vişneli karışımlara damla çikolatada inanılmaz yakışıyor.

Hazırladığınız dondurma karışımı uygun bir kaba bolşaltıp, derin dondurucuya atın. Her bir saatte çıkarıp, iyice karıştırıp, tekrar kaldırın. Bu işlemi ben 4 kez yaptım. Zaten en sonda iyice donduğu için karıştırmakta iyice zorlanacaksınız. Sonrada çıkarıp, istediğiniz şekilde servis edip, ikram edin.

Ben bu dondurmayı sade dondurma ile birlikte misafirlerime servis yapınca ev yapımı olduğuna inanamadılar... Tıp ki hazır dondurma gibi, hatta dahada iyi olmuş dediler... ;)

Limonlu dondurma tarifim burada

Hoşça kalın...